ÂŞKIN PANORAMASI (1)
ÂŞKIN PANORAMASI (1)
Daraltılmış hayatımızı yarma harekâtı ÂŞK olsun bugünkü yazımın konusu. Âşkın birçok boyutu var. Ben bir kadının bir erkeğe, bir erkeğin bir kadına olan âşkından ve hayata ve değerlere olan tutkudan söz edeceğim; yani basbayağı bildiğimiz dünyevi ve en çok konuşulandan! Dünyada en çok yazılan çizilen bir konuyken, yaşadığımız bu kahredici koşullarda bizde, neredeyse bir parodi olarak görünecek! Değil ama!
“günebakanlar, güneşe yükselir
kalbim, âşka
zulümden yana her şey tamam
ve âşk boynu bükük kalmış ortada
ülkem acılara boğulmuş
âşk ve şiir kimin umurunda?
ey, ömrümü seferber ettiğim!
benim umurumda, benim umurumda!”
Aydın ALP RUHLAR MAHŞERİ (TOPLU ŞİİRLER)
SELVİ BOYLUM AL YAZMALIM filminde, “Sevgi nedir?” diye soruluyordu. Ve sevgi emektir diye yanıtlanıyordu. Sevgi derken âşk kastediliyordu. Evet, sevgi emektir; ama âşk, asla emek değildir! Hemen celallenmeyiniz! Emeğe, insanlığa karşı bir çıkışım tövbe olamaz! Ben ‘âşkın’ öyle dogmalara, tabulara, kuramlara sığdırılamayan, ele avuca gelemeyen özelliğini belirtmek istiyorum. Âşk; gerçekten emekle açıklanabilecek makulluğu olan, soğukkanlı bir olay değildir.
Kürtçede bir mesel var. Konumuza ışık düşürür diye Türkçesini aktarıyorum. Genç ve güzel bir kız; yakışıklı, boylu boslu genç bir erkeğe âşık! Bütün arkadaşları da bunu biliyor! Kızlar bir gün yürürken, bir de bakıyorlar ki çelimsiz, tipsiz biri; kızın âşık olduğu o yakışıklı, boylu boslu genci altına almış, ver Allah’ım ver vuruyor. Kızın âşık olduğu o dağ gibi genç; o tipsiz ve çelimsiz gencin altında çırpınıyor! Kız da, arkadaşı da bu sevimsiz olaya üzüntü ve korkuyla bakıyorlar! En sonda kızın âşık olduğu o dağ gibi genç; o çelimsiz çocuğun altında debelenmekten kurtuluyor ve ağzı burnu birbirine karışmış, gülünç bir halde, can havliyle koşuyor! Kaçan gence âşık olan kız, arkadaşlarına dönüp diyor ki:
GÖRÜYOR MUSUNUZ, AMA NE GÜZEL KOŞUYOR? CEYLAN GİBİ KOŞUYOR!
“Âşkın gözü kördür!” Lütfen, kabalaştığımı düşünmeyin! Hani bir halk sözümüz var: “Gönül bu; ota da konar, bota da!” Gönülle kastedilen âşık olma olayıdır ve yaşanmışlıktan, gözlemden kaynaklanan isabetli bir yaklaşımdır. Âşk, nazenin bir kelebektir; ama atların kuyruğuna da konar! Yani âşkın insanı büyüleyen, mantık-dışı bir özelliği var! Hani ideolojik olarak bakmakla bu işin sırrını çözemeyiz demek istiyorum. Hem bu, sadece bir şairin bakış açısıyla da tüm boyutlarıyla ortaya konamaz. Üstelik ben âşka sadece şair bakışımla değil; mağduru ve mağdur edeni(istemeden); yani hem kurbanı hem celladı(istemeden) olarak; yani âşkla uzun süre iştigal edeni ve onun işkencesine maruz kalanı olarak konuşuyorum.
Âşk hem İNSANLIKLA YAŞIT hem de en aklı başında insanı, yeniyetme hale getirecek kadar YEPYENİ nasıl olabiliyor? İşte bir ‘mesele’ de bu!
“yeniden demenin güzelliği ey aşk yeniden
yeniden hoş geldin ve işte yeniden”
“benim özelliğim bu, yeniden başlayabilmek
bütün mavilerin hırpalandığı süreçler hey!”
“ve sen tazesin ey aşk, hem sürekli yaşanan
yağmurlarını omuzlarımla hayata taşıdığım”
Âşk; benim ben diyen adamı bile sersemletir, adama adını soyadını bile unutturur!
Dalgınım… dağınığım… savruğum
Nasıl olduysa ve kendini bir anda
Arap giysileri içinde bulan bir Japon kadar şaşkınım
Kendimi bilmez haldeyim
Üzerimdeki cüzdandan öğreniyorum adımı soyadımı
Böyle ne ettin sen bana kız
Kara büyü mü, yoksa ölüm mü?”
Aydın ALP RUHLAR MAHŞERİ (TOPLU ŞİİRLER)
Çiçeği burnunda bir genç (!) olma hakkımı kullanıyorum ve konuyu haftaya sürdüreceğimi söylüyorum. Siz okuyucuların katkısıyla da zenginleştireceğimi umuyorum. Sevgiler, saygılarımla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.