Ceylan Alkan

Ceylan Alkan

OLAĞANÜSTÜ DUYARLI, UMUTSUZ DERECEDE KENDİNE DÖNÜK

OLAĞANÜSTÜ DUYARLI, UMUTSUZ DERECEDE KENDİNE DÖNÜK

 Martin’in Değişim Serüveni

          “Bir kitaba dokunmak” diye başlamıştım bir önceki yazıma… Büyük laf etmişim ki,  bir okuyup bin ah işitmek tabirini yakinen hissettim. Masamda not alabileceğim sayfalar, tedbiren birinin mürekkebi biterse diğerine başlamak üzere ayrılan birkaç kalem, elimde bir kitap…                                                 Jack London/ Martin Eden… 

           Her yolculuk bir adımla başlar. Martin’in de değişim hikâyesi bir adımla başlamıştı. Aslında ait olmadığı yerde sırıtmanın yüze vurumunu, birkaç adım önünde yürüyen adamın yürüyüşünü izlerken; kendi yürüyüşünün diğerlerinki gibi olmadığını fark ederek hissetmişti. Onların kabilesinden olmadığını, onların dilini konuşmadığını biliyordu. Fakat aklından bir an bile kendini onlardan biriymiş gibi göstermek geçmemişti. Çünkü nihayetinde yapmacık olursa maskesinin bir gün düşeceğinin bilincindeydi. Dahası maskeler onun doğasına aykırıydı; ne olursa olsun gerçek olmalıydı… Bu düşüncelerin efkârı sararken içini, derin bir nefes çekip içine bir kelime dökülüyordu dilinden;  “YARATICI”… Ve o anda yüce Yaratıcıyı şahit kılarak şimdiye kadar ait olmadığı yerde/mekânda bulunduğunun kafa karışıklığıyla şu cümleler geçti benliğinin en derinlerinden; “eğer bilmiyorsam, onlar gibi öğrenebilirim…” 

            İşin aslını soracak olursanız onu kendisinde reform yapmaya iten en büyük rolü iki heceli bir kelime oynuyordu; sevgi… ‘Yaratıcı ve Sevgi’yle kurduğu bağla adımlarını daha sağlam atabiliyordu. RUTH… Sevdiğinin ismini söylerken, basit bir sesin bu kadar güzel olabileceğini düşünmemişti o zamana kadar… Ve yine sevdiğinin ismi bir hayali canlandıran tılsım gibi bir şeydi onun için… Çünkü Ruth, Martin’e ilk kez saflığın, temizliğin en üst noktasını algılatıp, ölümsüz bir yaşamın habercisi gibi geliyordu. Yalnızca onu düşünmek bile sanki onu arındırıyor, daha iyi bir adam yapıyor ve onda daha iyi olma isteği uyandırıyordu.

              Eve döndüğünde aynaya takıldı gözleri ve baktığı aynada; gözlerinin görmek için olduğunun farkına varmıştı… Daha önce dünyanın devinip duran panoramasını taşımış, bunlarla kendine hiç bakamayacak kadar başka şeylerle meşgul olmuştu hep… Kendine hiç alıcı gözle bakmamıştı, işte o an sevdiğinin gözlerinden kendini görmeyi hayal etti. Fakat ellerine takıldı gözleri; denizde çalışmanın yorucu mesaisi ellerinden okunuyordu adeta; nasır tutmuş ve sertleşmişti… Ruth’un ellerini düşündü sonra; bembeyaz, pürüzsüzdü ve hiç çalışmadığı her halinden belliydi. Bu bulgusu bile ikisi arasındaki uçurumun en kusursuz göstergesi olmuştu. Ama karar vermişti; eğer bilmiyorsa öğrenecekti…

                  Martin kendini geliştirip, değiştirmeye ilk olarak kütüphaneden başlamıştı. Fakat kütüphaneye ilk kez girmenin acemiliğiyle, raflarda bulunan kitapların ağır yükü altında ezilmişti. Kitaplar dört bir yandan üzerine geliyor, beyninin tüm bunları nasıl algılayabileceği korkusuna kapılıyordu. İnsan bilgisinin bulgularının böylesine büyük bir orana ulaşabileceğini hiç düşünmemişti. Öncelikle görgü kurallarından başlamak istemişti. Fakat kafasındaki ilk soruyu bulamayışından, kibar olmayı öğrenmenin insanın tüm vaktini alacağını ve bunun yaşanılarak öğrenebilecek bir şey olduğunu anlamasıyla geri adım atması bir olmuştu. Sonra psikoloji kitaplarına uzanmıştı elleri. Bir gün antik felsefe okuyordu, bir gün modern bir kitap… Bu yüzden beyni, fikirlerin çelişki ve karşıtlıkları ile fırıldak gibi dönmeye başlamıştı ki, içinden geçirdiği şöyle bir cümle ile sarsıldı; Ruth’ta her şey vardı ama onda olan her şey bende yoktu…

  Devam edecek…                                                                                                                                             

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ceylan Alkan Arşivi

Kalp

18 Eylül 2020 Cuma 05:51
SON YAZILAR