Selim Kaplan

Selim Kaplan

Amaç toplumsal eşitlik olmalıdır

Amaç toplumsal eşitlik olmalıdır

Kadın, evli ve çocuklu olmasına rağmen, kocası görme engelli (kör) olduğu için, başka bir adama kaçmaya karar verir. Gece yarısı uyanıp bohçasını da aldıktan sonra, aceleyle ayakkabılarını giyer ve aşığı ile buluşup ardına bakmadan kaçmaya başlar. Evinden epey uzaklaştıktan sonra ayağına bir şeyin vurduğunu fark eder. Ayakkabısını çıkarttığında gördüğüne inanamaz.

Kocasının tüm parası, giydiği ayakkabının içindedir. Karısının kaçacağını anlayan Koca, sahip olduğu tüm parasını kadına bırakmıştır. Parayla beraber ayakkabının içinde bir de kâğıt vardır ve kâğıtta şu yazılıdır; “Al bu para ananın ak sütü gibi helal olsun, gittiğin yerde kendini ezdirme. Bir de güzelliğin on para etmez bu bendeki aşk olmasa… ”!

Hikâyenin, gözü kapalı ama gönlü âleme açık, Halk ozanı Âşık Veysel Şatıroğlu’na ait olduğu anlatılır.

Âşık Veysel gibi engelli olup yaşamımıza dokunan, kendimizden ya da yabancı, birçok ünlü olmasına rağmen, insanlığın kabullenmekte zorlandığı ve hatta kırklı yıllara kadar yaşama hakkı dahi tanınmadığı engellilerin, dünyaca anılıp, toplumca kabul görmesi amacı ile 1992 yılından itibaren, Birleşmiş Milletler tarafından, 3 Aralık tarihi, “Dünya Engelliler Günü” olarak kabul edilmiştir.

Bu günün kabul edilmesindeki amaç, tüm insanların fiziksel ve zihinsel özelliklerine bakılmaksızın, engelli ve engelsizlerin ortak yaşam alanına sahip olduğu dünyada, her kesin eşit olduğunun vurgulanıp, toplumsal eşitliğin sağlanmasıdır.

Her yıl 3 Aralık’ta, bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de, devlet ve özel kurumlar ile sivil toplum kuruluşları tarafından, engellilerin görünür olmaları için, yaşamsal engelleri dile getirilerek, bu engellerin giderilmesi amaçlı, etkinlikler düzenlenir.

Genel kabule göre; Fiziksel ve zihinsel rahatsızlıkları nedeniyle bazı hareketleri, duyuları veya işlevleri kısıtlanan ve yetkili hastanelerce kısıtlığı onaylanan kişiler, engelli olarak değerlendirilir.

Engellilik durumlarına göre bireyler;

  • Zihinsel engelliler,
  • Ortopedik engelliler,
  • Kronik hastalıklı engelliler (Organ kaybı, Akciğer, kalp, kanser, böbrek ve kan hastalıkları gibi.),
  • Görme engelliler,
  • Davranışsal bozukluk (Gelişim bozuklukları, Otizm) engellileri,
  • İşitme-konuşma engelliler

Olarak değerlendirilir.

Ülkemizde yaklaşık 6 milyondan fazla vatandaşımız, Dünya genelinde ise bir milyara yakın insanın, engelli olarak değerlendirildiği bilinmektedir.

Hamilelik döneminde veya doğum esnasında yaşanan sorunlar, hastalıklar, kazalar, doğal afetler, kimyasal zehirlenmeler ve savaşlar insanların engelli olmalarındaki temel sebeplerdir.

Uluslararası tespitlere göre, engelliliğin %75’i doğumdan sonra meydana geldiğinden, engelsiz olan her insan aynı zamanda birer engelli adayıdır. Bunun bilinmesi, engellilerin kabullenilmesinin ne kadar önemli olduğunun göstergesidir.

Engellilerin yaşamsal anlamda iki büyük sorunu vardır!

Başta aileleri ve yakın çevreleri olmak üzere, toplumca yaşanan en büyük sorun, engellilerin “kabulü sorunu” dur.

Down sendromlu, zihinsel veya bedensel engelli doğan insanların, ailesi ve çevresi tarafından, kendilerinden biri görülerek kabulünün, uzun zaman aldığına, inanıyorum ki birçok okurumuz şahit olmuştur.

İşitme engeline rağmen bir müzik dehası olan Ludwig van Beethoven ile öğrenme güçlüğü engeline rağmen, fizik ve matematik dehası olan Albert Einstein gibi ünlü engellilerin varlığı, engelliler hakkındaki önyargının ne kadar yanlış olduğunun açık göstergesidir.

Engelliler için ikinci büyük sorun, birlikte yaşadıkları engelsiz insanlara göre; sağlık, eğitim, ulaşım, bilgi edinme, sosyal yaşam ve iş sahibi olma hizmetlerine daha zor ve kısıtlı imkânlar ile ulaşabilmeleridir.

Yaşamsal bir mecburiyet gereği, tohumların toprağa emanet edilmesi misali, engelli bireyler de topluma emanettir.

Her birimizin birer engelli adayı olduğumuz bilinci ile engellilerimizle barışık olmak ve onları yaşamımıza ortak etmek, insani bir sorumluluk ve kendimize saygının göstergesidir.

Engelliye yaklaşımda acımanın değil, engelliyi ve kendimizi tanıyıp, onunla kaynaşarak toplumsal eşitliği sağlamak öncelikli amaç olmalıdır.

Engelsiz bir yaşam dileği ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selim Kaplan Arşivi
SON YAZILAR