Vicdanlar Dış Güç Değil, İç Güç..
81 ilin tamamı, İstanbul’da ise bir milyon kişi Berkin Elvan’ı uğurladı. Uğur Mumcu’nun uğurlanışına eş değer bir uğurlama oldu. Bu tabloya‘Dış güçlerin parmağı’ var gibi bir yakıştırma yapmak mümkün mü? Bu kadar insanın sokağa dökülmesini hangi dış güç sağlayabilir. Aklı vicdanla cüzdan arasında sıkışıp kalmış olan iktidar, ülkenin iç dinamiklerinin vicdanının zıvanadan çıktığının henüz farkında değil. Yâda farkında ancak böyle bir ortamın oluşmasını seçime yatırım olacağını düşünüyorlar.
Türkiye yangın yerine dönüşmüş, iktidar yanlısı gazete ve TV’ler hala ‘Paralel’ yapıyla kendilerine zemin yaratarak, Berkin’in uğurlanışında toplanan kalabalığı da ‘paralel’ yapının kuyruğuna takmaya çalışıyor. Toplumsal olaylardaki durumu görünen gerçekliğiyle analiz etmeyen bir anlayışla kendisine yol açmaya çalışan iktidar ve yandaşları çöküşe zemin hazırlıyor. İktidardan 48 saat boyunca ‘Teskin’ edici bir açıklamanın gelmemiş olması ‘Kavgaya davet’ gibi bir zeminin doğmasına neden oldu.
269 gün boyunca Berkin’in hayata dönmesi umutları taşıyan toplum, böyle bir ölüme de kendini hazırlamıştı. Gezi olayları ve sonrasında meydana gelen ölüm olaylarının acısını içine gömenlerin hissiyatını dikkate almayan, halkın hissiyatı ile adeta dalga geçer gibi açıklamalar yapan hükümet sorumlularının tarzı vicdanları sürekli sızlattı. Berkin’in yaşamdan koptuğu an bu vicdanları harekete geçirdi.
Vicdanların paralel bir yapıyla harekete geçmeyeceğini hesaplamayan, sadece o noktaya, yani kendisini yok etmek üzere harekete geçen eski yol arkadaşı paralel yapıya odaklanan iktidar, geniş halk kitlelerini, vicdanı zedelenen halkların zulme, baskıya, gencecik çocukların polis kurşunuyla ölümüne karşı direniş göstereceğini de hesaba katmadı. Halkın devleti olmaktan çok parti devleti olmak gibi bir anlayışla bütün sorunları çözebileceklerini düşündüler. Halkın iradesinin yansıdığı bir parlamentonun olduğu ülkede kontrolün tamamının tek elde toplanabileceği gibi bir anlayışın hâkimiyetiyle yola devam etmek mümkün değil. Bakan çocukları korunurken, halkların çocuklarının ölümüne zemin hazırlanıyor olması iktidarın yönetme kapasitesini dibe vurdurur.
Aslında Haziran ayından bu yana yaşananlar, iktidar için dibe vuruşun işaretleriydi. Gencecik çocukların ölümü karşısında hissiyatını ortaya koymayan iktidar, Mısır’da ölenler için hissiyat gösterileri yaptığında iplerin giderek inceldiğini biz görüyorduk. İktidarın bunu görüp hesaplayamaması/hesaplamamasının sonuçlarının ne olduğunu Berkin’in yaşama gözlerini yumduğu an gördük.
İktidar, parti devleti anlayışından bir an önce vazgeçmelidir. Bu anlayış diktatörlükle eşdeğerdir, muhtemel bir iç çatışma için zemindir. Başbakan’ın, Cumhurbaşkanının toplumu rahatlatacak, muhtemel çatışma ortamının önüne geçecek, özür dileyen nitelikte ‘Ulusa sesleniş’konuşması yapmalarının tam zamanıdır. Aksi durumda bugüne kadar hiç olmayan, çok uğraşıldığı halde bir türlü becerilemeyen kamplaşmaya doğru gidiyoruz demektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.