Sanat ve Politika - 3
İnsan–dışı bir sanat yoktur. Sanat, doğasındaki paylaşmak olayıyla bile kalsa kapitalizmin ruhuyla (sömürü-bencillik) yine çelişir. Emeğin ve duyarlı yaşamanın biricikliğini duyuran yapıtlarda bu çelişki amansızdır. Her birey biçimlendiği toplumun ve sınıfının kendisinde içkin ruhunu taşır. Bir Fransız’la bir Çinli’yi farklı kılan ne? Ortak yanları sağlayan değer, sınıf olgusuyla insan doğasındaki evrensel insanı özelliklerdir. Şiirde de bu böyledir. Üstelik sanat, sınırları aşar.
BERABER VE SOLO ŞARKILAR
geceyi güzel götürmüşüz
güzel içmişiz
çiçek tozu taşıyan rüzgârlardan
ve eli çabuk mülkiyetten söz etmişiz
ve güneşin çocukları dostlarla
tabi ki aşklarımızı konuşmuşuz
sabaha kuş şamatalarıyla birlikte
hani hep birlikte
meğer ne güzel oluyormuş
şarkılar eşliğinde ulaşmak güne
Aydın ALP
ATEŞİN KEHÂNETİ _ MEMLEKET YAYINLARI – 1989
RUHLAR MAHŞERİ (Toplu Şiirler )-( J&J YAYINLARI - 2015 )
İnsanın düşünsel etkinlikleri, düşleri; her zaman maddi yaşamla hem beslenir ve hem de karşı karşıyadır. Düşünce nispeten çabuk değişir. Maddi yaşam, koşullar, davranış biçimi ise daha ağır bir seyir izler. Onun için evrenselliğin ayaklarının da öyle yerden kesik olmadığı bilinmeli. Evrensellik, ulusal özelliklerin “zorunluluğun bilinci”nde olarak dünyayı daha yaşanır kılma ve estetize etme güzelliğini taşır.
DİCLE’YE DAMLAYAN GÖZYAŞLARI
düden ve kurşunlu şelaleleri
muhteşemdi ve aklımı aldı
keklikler sekiyordu ve dayanılmaz ceylanlar
çığlıklarım yamaçlara asılı kaldı
fotoğraf makinemiz bile yoktu hey
ben de bastım sözcüklerin deklanşörüne
donsun cırcır böceklerinin o müthiş senfonisi
o güzel ahunun gözlerine kilitlenen bakışlarım da
phasilis ve hamamlar zaten taştan
ya korsan adası ya korsan adası
o kalçaları parlayan kızların arasında
bir tek göz
kocaman, parlak
bir tek göz yüzüyordu
fal taşı açılmış ve ürpertici
bir tek ben gördüm bir tek ben gördüm
ahmet ruhi’ye de kimselere de demedim
damacanalarla şarap yuvarlamam gerekiyordu
o korsan, tek gözü de açık gitti
allah kahretsin
hey akdeniz
o hırçın sularını al, başına çal
bu başka başka dillerden konuşan soğuk nevaleleri de
hey akdeniz
ben mezopotamyalıyım
ben tuzu kızların dudaklarında sevdim
maviliği göklerde ve gözlerde
ben de gözlerim arkada kalarak gidiyorum
sen ne ömürler öğütmüşsündür
ne cevherler tüketmişsindir
al sularını, yeşil dağlarına çal
benim hayatıma uzanamazsın
ömrüm dicle’ye damlayan gözyaşları olsun
ömrüm surlarımıza kazınan kahkahalar olsun
Aydın ALP
AMED’İN DOLUNAYI – SÎ YAYINLARI – 2002
RUHLAR MAHŞERİ(Toplu Şiirler) J&J YAYINLARI-2015
Gelelim politikaya... Politika bir egemenlik uğraşıdır. Toplumu yönetme alanıdır. İnsanın en yaratıcı etkinliği olan, ölüme ve zamana meydan okuyan sanat, bütün disiplinlerden beslendiği gibi politikayla da beslenir. İnsan, toplumsallığından ötürü bir yanıyla politik bir varlıktır. İnsanın ölümsüz yaratımı olan sanatın, politikayla hiç bağı olmaması düşünülemez. Saf, arı, kristalize olmuş bir sanat yoktur. Ve böyle bir hayat olmadığı gibi. Ama sanat, politikanın gölgesinde soluk alamaz. Kendi isterleri vardır. Ve her zaman muhaliftir. Çünkü hiçbir toplumsal kesim, sonsuza kadar haklı olamaz. Ama sanat, haklıdır her zaman muhalif olmakla. (5 Kasım 1999-ROJA WELAT) // (ARDI VAR)
Haftaya yazının devamında buluşmak dileğiyle sevgiler, saygılar…
Aydın Alp
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.