Av. Güler Koçyiğit

Av. Güler Koçyiğit

NESRE ZAMANI !!!

NESRE ZAMANI !!!

 

Dünyanın hiçbir yerinde gündemi siyaset, vatandaşının da bu kadar siyasi kimlik kazandığı başka bir ülke var mı bilmiyorum. Ana gündem siyaset olunca, yaşanılan ve konuşulan her şeyde siyaset üzerine oluyor ister istemez. Neredeyse hayata dair hissedilen ve yaşanılan şeyler unutuldu unutulacak desem abartmış olmam.

Ülke olarak zor günler geçiriyoruz. Gerekliliğini herkesin tartıştığı bir seçim, gündemin çok daha ısınmasına sebep oldu. Bu süreçte toplum olarak çok üzücü şeyler yaşadık, gerildik. Bölge ve il olarak bu olumsuzluk ve gerginlikten en fazla nasiplenen olduk maalesef. Yaşanılanlar zaman zaman hayatın normal akışını bile durdurdu. Öyle ki Diyarbakır’ da  merkez ilçe olan Sur içinde bile günlerce sokağa çıkma yasağı ilan edildi.

Bu gerginlikten dolayı gidemediğim Sur içine birkaç gün evvel gidebildim.

Neler olmuş, neler yaşanmıştı acaba oralarda ?.. Durum neydi ?..

Diyarbakır ne kadar büyürse büyüsün, şehir ne kadar gelişirse gelişsin, tüketimi arttırmaktan başka bir amaca hizmet etmeyen alış veriş merkezleri ne kadar çok yapılırsa yapılsın,  Kadim Şehir Diyarbekir’in  Sur İçi’n de bulunan Dağ kapı, Balıkçılar ve Melik Ahmet (Meligâhmet) semtleri benim vazgeçilmezim.

Her adımında tarih ve yaşam kokan, attığım her adımda geçmişle bağımı sağlayan mekânların çok olduğu yerlerdir buralar. Kendisine özgü mimarisi ve yöreye özgü bazalt taşıyla yapılan eski evleri, oralarda yaşamaya çalışan insanlar, aradığım her şeyi bulabildiğim, tarihi, mistik ve otantik dükkânları ile muhteşem çarşısı,  müşterinin velinimet olduğunu bilen ve ne istersen sabırla karşılık veren, alsan da-almasan da, seni “ başım üstüne ” diyerek uğurlayan çarşı esnafı  ne durumdaydı acep ?..

Sanki yıllardır görmemişim hissi ve özlemi vardı. O yüzden gezmeliydim her yeri… Müslümanların şehre girdiği mevkiide yapılan Hz. Süleyman Camiini, Ankara’nın Kızılay’ı na, İstanbul’un İstiklal Caddesi’ ne alternatif olan Gazi Caddesini arşınlamalıydım.  Hasan Paşa Hanı’ nda menengiç (çedene) kahvesi,  Kuyumcular Çarşısı, Ulu Cami, Dört Ayaklı Minare derken, Sülüklü Han’ da da dibek kahvesi içiyorum…

Çok kalabalık her yer,  “ Hayat devam ediyor ” etmesine doğru ama yaşananlarda çok şey alıp götürüyor insandan. Yüreklerde umut, gözlerde ki ışık azalıyor mesela…

Çarşıda ki çeşitlilik ve berekette kaçmıyor gözümden. Tanrım neler yok ki ? Her türlü gıda ürünlerinin satıldığı dükkânlar, aktarlar, kuruyemişçiler tıklım tıklım. Buraları gezmeyi ve alışveriş yapmayı özleyen yalnız ben değilmişim demek ki …

Gerçi kış kapıda, ihtiyaç çok, tam alışveriş zamanı. Yemeden içmeden durulmaz, insanoğlunun boğazı değirmen misali… O yüzden her şey bol iken ve ucuzken vakitlice almalı. Hele hele bölgeye ait olan çok özel bir lezzet var ki, onu tamda bu mevsimde tedarik etmeli. Uzun kış geceleri “Bastık(ğ) (Pestil), ceviz sucuğu, ” yemeden geçer mi ?.. Eğil, Dicle, Lice, Ergani, Çüngüş, Çermik’ te yapılan bastığın, yapım aşaması bile seremonidir.  Nesre Zamanı (bağ bozumu) dediniz mi herkes bilir.

Ermeniler’ den miras kalmış bu lezzet ve gelenek bize… Sürgün edilmeden önce Ermenilerin yaşadığı yerlerde hala bu geleneğin sürdürülmesi ondandır.  Arazinin olmadığı ya da toprağın tarıma uygun olmadığı yörelerde bağcılığın yaygın olması yine onların keşfidir, Toprağı da iyi analiz etmişler hani, şarap üzümü ayrı, şıra üzümü ayrıdır. Onlar gittikten sonra şarap üretimi rağbet görmemiş ama bastık(ğ)tan vazgeçememişiz.

Ama uzun yıllardır bu bölgede yaşananlar bu geleneğin de çok uzun sürdürülemeyeceğini gösteriyor. İnsanlar yaşanan sıkıntılardan dolayı terk etmek zorunda kaldı bağını bahçesini. Şehre göç etmek zorunda kalan insanların çocukları ne bu geleneği sürdürecek bilince sahip, ne de çok zahmetli bir iş olan bastığ yapmasını biliyor. Hala var olabilmesinin nedeni ise kırsalda kalan az sayıdaki nüfus. 

Bunun farkında olan kişilerce bu geleneğin, bu özel ve güzel lezzetin kaybolmaması ve devamı için üretiminin yoğun olduğu ve imgesi haline geldiği Çüngüş İlçesin de Belediyenin girişimiyle, çok isabetli karar verilerek Nesre Zamanı’ n da üzüm, bal, pestil ve nar festivali düzenlemeye başlamışlardı… Ancak hayata dair şeyler çok uzun soluklu olmuyor bizim buralarda. Kısa sürüyor, arkası gelmiyor sonrasında, heyecanı çabuk bitiyor… Hala böyle bir festival yapılıyor mu tam emin değilim, pek ihtimal vermiyorum ama devam ediyor olmasını umuyorum…

Demem o ki siyaset öteliyor bazı şeyleri bu ülkede, özellikle de bölgemizde…

Tek şikâyetin ölümden olduğu bir ülke değil derdim, bunun asla olmayacağını bilenlerdenim…

Ama hiç değilse hayatın tadını çıkarabilelim…

SEVGİYLE …

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Av. Güler Koçyiğit Arşivi
SON YAZILAR