Kendisi gibi olanı ‘ölü’ görmek!
Elias Canetti’nin, Kitle ve İktidar kitabının ‘Parlamenter Sistemin Doğası’ bölümünde şöyle bir belirleme okudum;
“Bir parlamentonun bütün üyeleri benzer bir dokunulmazlığı paylaşırlar. Onları kitle yapan bu eşitlik ölçütüdür ve burada iki partinin de üyeleri arasında bir ayırım yapılmaz. Parlamenter sistem bu dokunulmazlık sürdüğü sürece işler. Herhangi biri başka bir üyenin ölümünü herhangi bir biçimde işin içine sokar sokmaz, parlamenter sistem un ufak olur. Bu noktada yaşayan birini ölü olarak görmekten daha tehlikeli bir şey yoktur. Savaş, ölüler nihai hesaba dâhil edildiği için savaştır. Parlamentoysa, yalnızca ölüler hariç tutulduğu sürece parlamentodur.’’
Bu bölümleri okurken; HDP’nin, Parlamentoda yaşarken ‘ölü’ olarak görülmesinin yarattığı sonuçları değerlendirdim. Kitaptaki bu bölümden atıfla bizim parlamentoya bakış fırlatıyorum. AK Parti benzer dokunulmazlığı paylaştığı HDP’yi, yani parlamentodaki bir üyenin ‘ölümünü’ bir biçimde işin içine sokarak, yok sayarak parlamentoyu un ufak bir hale getirdi. Parlamentoda bulunan diğer partilerin katkısı olmadı mı? Elbette oldu. Parlamenter sistem bugün itibariyle bu hale geldiyse Canetti’nin belirlemesindeki ifadeye denk durumu görmek mümkün. Alınan Erken/baskın seçim kararının özünde yatan hesapların ise ‘ölüyü gömmek’ olduğu gerçeğini söylemeden geçemeyeceğim.
Tutar mı, tutmaz mı?
Bilemiyorum, ancak, HDP’den sonra CHP’nin de eşit dokunulmazlık paylaşımının dışına çıkarılarak ‘ölü’ler hanesine yazmak isteyen AKP iktidarının, un ufak ettiği parlamenter sisteme dönüş ittifakı karşısındaki durumunun ne olacağı tamamen 24 Haziran’a endeksli bir şekilde karşımızda duruyor.
**
Demokrasi, Özgürlük, Refah
İnsan yaşamı için çok önemli bu değerler, tamamen rafa kaldırılmış durumda. Bunun aksini iddia edenler herkesi, parlamentoda eşit dokunulmazlık hakkına sahip olanlarla birlikte onların temsiliyetini sağlayan geniş halk kitlelerini ‘ölü’ ler hanesine yazmak isteyenlerdir. Bunun gerekli olduğunu toplumun algısına oturtarak, yeni dönem algısı yeşertenlerdir. Bunlar, ‘öldürdüklerini’ gömmeyi planlayanlardır.
Yeni dönem yalanı ise;
Daha fazla Demokrasi
Daha geniş Özgürlük
Daha fazla refah alanı
Bunlar var mı ki, daha genişi, daha fazlası Cumhurbaşkanı tarafından vaat ediliyor.
**
Doğru olan mı, yeni olan mı?
Siyaseti yalan-dolan-kandırmaca sanatı olarak algılayan kadar uygulayanların olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Dünyanın diğer ülkelerinin bazılarında da böyledir. Siyaset bazıları için böyle bir sanat. Doğru olanın değil, yeni, geçici olanın tercih edilmesi nedeniyle yalan-dolan-kandırmaca taktiklerinin uygulandığı bir alan oluyor siyaset alanı, dolayısıyla yönetim biçimleri. Tercih edilmesi gereken doğru; İlkeli, kararlı, yalansız, dolansız, siyasete karakter kazandıran doğrudur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.