Kaygılarınızı uğurlayın
Kaygılarımız, vücudumuzun strese karşı verdiği doğal tepkilerdir. Geleceğe karşı duyduğumuz korkularımız ve endişelerimizdir. Mesela kişinin topluluk önünde konuşma yapacak olması duyduğu kaygılardan dolayı karşı tarafa kendisini güvensiz olarak göstermesine neden olur ve topluluktaki çoğunluğun o kişinin konuşmasının bitmesi için dakika sayar hatta onu bile yapmaz kalkar gider bu kadar net, kaygı duyan kişi kendine güveni az olan kişidir. Sürekli söylenirler ‘bu işi başarabilecek miyim ?, sınavı geçebilecek miyim ? , kendimi ifade edebilecek miyim ?’ vs. bunları zaten düşünen kişi ne o işi başarabilir ne de o sınavı geçer, kendinize duyacağınız güven sizin yapacağınız işin büyük bi kısmını başardığınız anlamına gelir ya da işinizin ilk günü, sizi gergin ve korkulu hissetmenize neden olabilir ve daha ilk günden kendinizi ifade edemezsiniz, kötü izlenim bırakıp yapabileceğiniz harika işleri gölgelersiniz ve ardı sıra kesilmez Mobbing’ e kadar devam eder.
Ancak duyduğumuz endişe aşırıysa ve uzun süreli olup yaşamımızı zorlaştırıyorsa bu durum kaygı bozukluklarını da beraberinde getirir. Kaygı bozuklukları diğer adı ile anksiyete, kişilerin çevrelerindeki ya da kendi vücutlarındaki belli uyaranları tehlike ve tehdit olarak yorumlanması sonucu kontrol edilemeyen sıkıntı, korku, endişe ve gerginlik hissetmeleri sonucunda bu hisleri doğuran olay ve durumlardan kaçınma davranışlarına verilen isimdir.
Korku: Duygusal ve fizyolojik bir tepki olan korku, vücudun tehdit altında kaç ya da savaş tepkisidir. Mesela korku, gece sokakta yalnız başımıza dolaştığımızda karşımıza korkutucu bir köpek çıktığında hissettiklerimizdir. Bazı belirtileri vardır;
Çarpıntı
Göğüs ağrısı
Mide bulantısı
Baş dönmesi
Bayılma hissi
Nabzın yükselmesi
Uyuşmalar
Kendi bedenine yabancılaşma
Nefes alamama hissi
Anksiyete: Bu ise gelecekte olabilecek tehditleri düşündüğümüz zaman duyduğumuz gene duygusal ve fizyolojik bir tepkidir. Mesela “evden dışarı çıktığımda bir köpekle karşılaşmaktan korkuyorum” duygusudur. Anksiyetenin nedeni gelecekte olabilecek tehlikelerden kaçmaktır da diyebiliriz. Bununla beraber bazı belirtileri de vardır;
Terleme
Ellerde titreme
Uyku problemleri
Nefes alışlarında hızlanma
Kalp atışının hızlanması
Kendini güçsüz hissetmesi
Psikosomatik rahatsızlıklar
Dikkat dağınıklığı
Sinirli ve huzursuzluk hali
Panik: Vücudumuzun strese, tehlikeye veya aşırı heyecana karşı normalin dışında verdiği tepkilerdir. Panik; aşırı duygusal, davranışsal ve fizyolojik korku tepkileridir. Yani karşımızda köpek olmadığı halde sokakta kalbimiz hızlı atmaya başlıyorsa korkmuş ya da kendimizi sersemlemiş hissediyorsak, panik olmuşuz demektir. Anksiyete ve korkuyla belirtileri aynıdır.
Kaygı yalnızca o anınızı berbat etmez, aynı zamanda sizin üç saat sonranıza ya da 5 ay sonranıza bile etki eder ve sizin sağlıklı karar vermenizi engeller. Durup o an kaygılanmak yerine neyi nasıl daha iyi yapacağınızı düşünmek sizin için tek çözüm yoludur.
Kafaya takılacak durumlar yoktur, kafaya takılacak kişiler vardır. Sevdiğiniz biri hakkında olumsuz bir durum yaşandığında tabi üzüleceksiniz ama sevdiğiniz o kişi iyi ve hiçbir sorun olmadığı halde hep kötü şeyler olacağını düşünmek onunla geçireceğiniz güzel anıların bile önüne geçer...
“Okulunuzun mezuniyetine gitmek üzere hazırlandığınızı hayal edin. Heyecanlı hissediyorsunuz, fakat aynı zamanda da gergin… Ve bu hissi midenizde neredeyse başka bir kalp atışı gibi hissediyorsunuz. Sizi geri çeken bir şey var, çok mutlu olmaktan alıkoyan bir şey… ‘Hayır! Çok mutlu olmamalısın.’ Temkinli olmak daha iyidir, aksi halde kötü bir şey olabilir. Meraklanmaya başlıyorsunuz… ‘Oraya vardığımda, kiminle konuşmalıyım.’ ‘Peki ya kimse benimle konuşmak istemezse ?’
‘Ya benim tuhaf olduğumu düşünürlerse ?’… Mekana vardığınızda, birisi size doğru geliyor ve sizinle konuşmaya başlıyor. Ve bu oldukça; zihniniz hızlanmaya, kalbiniz çarpmaya başlıyor, terlemeye başlıyorsunuz… Neredeyse kendinizden ayrıldığınız hissine kapılıyorsunuz… Sanki kendinizin dışına çıkmış, dışarıdan kendinize bakıyormuşsunuz gibi. Kendinizle konuşuyorsunuz: ‘Toparlan !’ Fakat toparlanamıyorsunuz. Ve daha da kötüleşmeye başlıyor… Birkaç dakikalık konuşmanın ardından, konuştuğunuz kişi yanınızdan ayrılıyor ve tamamen bozguna uğramış hissediyorsunuz... Sonucunda geceniz mahvoldu, berbat geçti ve bir daha öyle bir geceniz olmayacak. Neye yaradı ki...
Sanki birisi kafanıza silah dayamış gibi hissetmeyin, biraz sonra uçurumdan atlayacakmış gibi de hissetmeyin... Kaygı ile başa çıkın;
Egzersiz yapın
Kafeini bırakın
Düzenli uyuyun
Fiziksel aktivitelerinize ağırlık verin
Bitmeyen düşünceleri dağıtmak için kendinizi oyalayın
Kendinize kesin bir şekilde durmanız gerektiği komutunu verin
Kaygılarınızı yazın
Hayallerinizi düşünün
Durumu değiştirip değiştiremeyeceğinize karar verin
Bitkilerle ilgilenin
Hayvan besleyin
Sevdiğiniz bir yemeği yapın
Derin nefesler alın
Sizi rahatlatan biriyle konuşun
Size ihtiyacı olan kişileri düşünün