KADER Mİ BU?
Daha çocukluğunu yaşayamamış, çocuk yaştaki kızları kocaya vermek; bir iki inek karşılığı satmak bir insanlık suçudur. Nasıl bir ana baba vicdanı… Bu ana babalar para karşılığı ya da berdel belası uğruna kendi öz çocuğuna nasıl kıyıyor. Öz babası tarafından bilmediği diyarlara, yabancı adamlara satılması. Bir o kadar insanın midesini bulandıran bu çocukları satın alanların cinsel istismarı. Bu tam bir sapıklıktır. Sapıklıklarına gayri resmi evlilik kılıfı uydurarak aramızda her şey normalmiş gibi yaşamalarıdır. İnsanlığın ne kadar düştüğünü gösteren ibretlik bir olay.
Bazı doğa belgesellerini izlediğimizde, vahşi hayvanların kendi yavrusunu korumak için nasıl canını ortaya koyduğunu gördüğümüzde adeta şok oluyoruz. Güdüleriyle hareket ettiğini bildiğimiz hayvanların yavrusuna bu ‘insanlardan’ daha fazla değer verdiğini gördüğümüzde nasıl da şaşırıyoruz. Güdüsüyle hareket eden vahşi hayvan kadar da mı olunamıyor.
Bu durumu içine sindirenler kız çocuğuna nasıl bakıyor? Dört gözle satacağı zamanı bekleyen paragöz biri. Ve bir an önce satın almak isteyen cinsel istismarcılar. Kızının hangi yaşamlara sürükleneceği, gittiği yerde neler yaşayacağı onu hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Bu durum sadece ekonomik çaresizliğin mi yoksa çok geri bir zihniyetin mi sonucu? Kendisini de bir kadının doğurduğunu unutan ‘insan’ kendi çocuğuna bunları nasıl reva görüyor? Sadece ekonomik nedenler değildir. Yoksul olan birçok insan gururla, korkunç emek ve çabayla çocuklarına kol kanat geriyor. Bu kadar düşkünlüğün altında kadına en ilkel yaklaşımın sonucu olduğunu da görmek gerekir. Aslında bu duruma bakış denebilir mi? Bakış bir düşüncedir. Burada düşünce diye bir olgu söz konusu söz konusu değildir. Bir boşluk ve hiçlik vardır. Bazen TV ve basında kızlarını satan bu tipleri gördüğümüzde insanın içinden ‘bunlara da insan deniyor ve aynı gezegende yaşıyoruz diye utanıyoruz. Aynı kategoride adlandırılmak çok acı. Yıllar önce İnsan Nasıl İnsan Oldu kitabını okurken insanın uzun tarihsel süreç içinde primatlıktan nasıl insanlaşmaya evrildiğini görünce kendimizi şanslı canlılar olarak görüyorduk. Demek ki evrimleşme herkesi aynı derecede kapsamamış.
Satılan bu kızların yaşamları tam bir dramdır. Bu durumun en kötüsü bu olayın yaşandığı köy ya da çevrede normal karşılanmasıdır. Kendi coğrafyalarından koparılıp götürülen kızlar cinsel sömürü aracı ve tam bir ev kölesi durumuna getirilmeleri yetmezmiş gibi; dil ve kültürlerinden dolayı da katmerli bir baskıya uğramaktadırlar. Irkçı faşist alanlara götürülen çocuklar ayrıca Kürt düşmanlığından dolayı dil ve kültürü üzerinde faşizan bir baskı görüyorlar. İçlerinde biriken bütün şoven duyguları üzerlerine kusuyorlar. Batı illerine götürülen kadınlar şiddetin her türlüsüne muhatap oluyor. Hem kadınlığından dolayı hem de Kürtlüğünden dolayı. Daha çocukluk hayallerini bile yaşayamadan, bunun ne olduğunu bile anlayamadan, yaşıtlarıyla sokak da oyun oynamak isteyen çocuk birden hayal kurmaya gücünün dahi olmadığı çocuk hayallerinden çekip alınarak kaba saba insanlığından eser olmayan adına koca denilen adamın kollarına atılıyor. Bu ölüm seansı her gün her gece… Her gece ruhen ölüyor, her gece hayalleri ölüyor. Her gece insanlık ölüyor. Kendisi bile çocukken çocukları oluyor. Acısına acı; çilesine çile katılıyor.
Hiçbir değer verilmeyen, yaşarken bile ölü gözüyle bakılan kadersiz ‘KADER’ler çeşitli bahanelerle katledildi. Kaza süsü verildi. Örtbas edildi. Kaderlerine terk edilen KADER’lerin bunları yaşamalarında sorumlu olan kim veya kimler? Toplumsal yaradan insanlık adına hiçbir kurum ve hiçbir kimse kendini bunun dışında göremez.
Devam edip gelen Kader benzer olaylar hep meçhulde kaldı. Yaşamın acısına dayanamayıp kendisi son verdi çoğu zaman da infaz süsü verilerek yok edildiler. Öldükten sonra da sahip çıkanları olmadı. Kim sahip çıkacaktı. Onlar; yaşarken bile görülmüyorlardı. Fazla görüldükleri bu gezegende yerini bulamadılar.
Şimdiye kadar yüzlerce Kaderlerin geçmişleri bilinmezlik örtüsü altında. Şimdi medya ve kadın duyarlılığının gelişmesi ve haklarına sahip çıkma mücadelesi sayesinde bir parça da olsa haberdar olabiliyoruz. Bu cinsel istismara ve sapıklığa karşı daha fazla duyarlı olmalıyız. Sorumluluk herkesin olmalı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.