İnan ve Asla pes etme!
Bilim İnsanları evrenin 13,8 milyar yıl önce çok sıcak ve çok yoğun bir noktadan başladığını söylüyorlar. Bizler, sevdiklerimiz, Dünyamız, Güneş, Ay ve tüm Galaksilerin hammaddesi yok denecek kadar küçük bu noktanın içindeydi. Bu nokta çok büyük bir patlamayla (Big Bang) ayrıldı.
Evren başlangıçtan bu yana sürekli genişlemekte ve bu genişlemenin etkisiyle milyarlarca galaksi birbirlerinden uzaklaşmakta... Bu galaksilerin içinde yüz milyarlarca yıldız doğdu ve öldü.
Güneş sistemimiz ölen bu yıldızların enkazları içinde saate 720 bin km hızla feza denizinde bizleri kendisiyle birlikte sürüklemekte.
Bizim küçük şahsi hikâyemizi ise babamızın spermiyle annemizin yumurtasının buluşmasıyla başlatabiliriz. Annemizin karnında şefkatli kısa bir dönemden sonra gözümüzü dünyaya açıyoruz.
Bebeklik, çocukluk, gençlik, okul, iş, evlenme, çoluk çocuk, orta yaş, yaşlılık diye hayat hızla ilerliyor. Çocukken “Bir büyüsem” diye arzuluyoruz, yaşımız ilerlediğinde “Keşke çocuk olsam” diye iç geçiriyoruz.
Ve sonunda ne olduğunu anlamadan hepimiz sonu olmayan bir sona kavuşuyoruz.
Evrenin böylesine muhteşem ve gerçek hikâyesinin bir parçasıyız ama milyarlarca yıla yayılan bu hikâyede ömrümüz bir yüzyıl bile değil.
Mademhayatbu kadar kısaelbette yaşamımızı anlamlı hale getirmemiz lazım. Bunun için bu yolculukta;
Bir Öğretmen etrafını projektör gibi aydınlatmalı ve hakikatleri tüm benliğiyle insanlığa ulaştıracağına inanmalı, bir doktor bir canı yaşatmak için yaşamalı ve İbn-i Sina gibi birdehayı örnek almalı,bir öğrenci öğrenme aşkıyla yanmalıdünyayı bir gün değiştireceğine kesinlikle inanmalıdır.
Tüm mesele insanın pes etmemesi ve bu zorlu yolculukta kendisini gerçekleştirip insanlardan bir insan olma vasfına ulaşması değil mi zaten?
Elbette bu kısa ömürde bizlerin aşkını,inancını ve güvenini kıran bir takım olaylar olacaktır.
Bizler evrende cismen küçük rütben büyük varlıklarız. Rütbenin büyüklüğü oranında görev ve sorumluluğun ağırlığının bilincinde olmalıyız. Müthiş olayları başarabilirken, ufak ısırıklara takılmamız zayıflığın emaresidir.
İnsanlığa olan inancını yitirmemelisin. İnsanlık bir okyanustur. Bazı damlalar kirli diye okyanus kirlenir mi hiç...(Gandhi)
Sözün özü: Bir gün ufak şeyler için moraliniz bozulursa olayları büyük düşünün, bu kadar büyük bir evrende bu kadar değersiz şeyler için moralinizi bozmaya değer mi?
Olayları büyük düşünmek en kötü anınızda iyi gelebilir.
Son olarak yazımı kısa bir hikâyeyle bitirmek istiyorum.
Adamın biri fil kampından geçerken çok acayip bir görüntüyle karşılaşır. Fillerin kafeslerde veya zincirlerle tutulmadıklarını fark eder. Kamptan kaçmalarını engelleyen tek şey bacaklarından birine bağlanmış küçük bir ip parçasıdır.
Adam fillere bakarken şaşa kalmıştı. Filler ipi koparıp kamptan kaçabilme gücüne sahip olmalarına rağmen bunu yapmıyorlardı. Hatta biraz daha dikkatli bakınca bunu kolayca yapabilecekler olsalar bile hiç denemediklerini fark etti.
Adam meraklanmıştı. Hemen yakınlardaki bir fil eğiticisine başvurdu. Fillerin neden öylece durduklarını ve kaçmaya çalışmadıklarını sordu. Adamın merakı içten içe onu kemiriyordu. Eğitmen sakin bir şekilde şöyle cevapladı:
“Çok küçükken onları bağlamak için aynı boydaki ipleri kullanıyoruz. Bu ipler o yaşlarda onları tutmaya yeterlidir. Büyüdükçe kaçamayacaklarına inanmaya şartlanmış olurlar. Dolayısıyla iplerin hala onları tuttuğuna inanıyorlar. Bu yüzden asla serbest kalmaya çalışmıyorlar.”
Kısacası, dünya seni ne kadar geride tutmaya çalışırsa çalışsın her zaman ulaşmak istediğin şeyin mümkün olduğuna inanarak denemeye devam etmelisin. Başarılı olacağına inanmak, bunu başarmanın en önemli adımdır. Bilimle ve esenlikle kalın
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.