İFTAR OLSUN İSRAF OLMASIN
Günümüzde maalesef birçok kavram, anlam kaybına uğramıştır. Onlardan birisi de iftar kavramıdır. İftar; tevazudur, acizlik, zaiflik ve fakirliğimizi Allah’a karşı bilmektir. İktisattır, nimetlerin kıymetini idrak etmektir, fakirlerin acı açlıklarını hissedip onlara merhamet duygusunun artmasıdır. Kısacası iftar, israf kavramına tamamen zıt olan bir anlama sahiptir. Ancak günümüzde birbirleriyle zıt bir anlama sahip olan bu iki kavram sanki eşanlamlı kavramlarmış gibi algılanmakta ve uygulanmaktadır.
Geçenlerde ailece dışarıda iftar etmeye niyetlendik. (niyetlenmez olaydık) Maddi ve manevi kaybımız oldu. Çünkü israfa imza attık. Gayr-ı ihtiyari de olsa israfı uyguladık. Fix menü adı altında iftar sofrası değil; israf sofrasına şahit olduk.
Daha başta gelen ayrıntılarla karnımızı doyurduk. Asıl yemeğimizi de zorla yedik/bitirebildik. Yemeğin ardında da tatlılar ve çaylar… Sonuç ise Peygamberimizin sünnetine aykırı olan tıka basa bir mide ve cebimizi yakan bir fatura… 25 tl normal menü yerine 60 tl israf menüsü ödedik.
Gerçekten de Bediüzzaman Hazretlerinin ifade ettiği gibi illetli, şiddetli ve dehşetli bir asrın insanlarıyız. Niçin mi? Çünkü binlerce ve hatta milyonlarca insanın/Müslümanın açlıkla kıvrandığı günümüz dünyasında, yukarıda ifade edilen israf dolu bir yemek tarzına kim ve hangi cesur fetva verebilir?
Doğrusu ben o bol israflı yemekten sonra vicdan azabıyla ve aşırı yemekten kaynaklanan bir ağırlık ile teravih için caminin yolunu tuttum. Ancak kendimi iyi hissetmiyordum.
Neyse ki Ulu Caminin o manevi ve ruhani atmosferi ve Ramazan akşamlarının nuru olan feyizli teravih namazıyla bir derece toparlandım. Fakat vicdan azabım devam ediyordu. Bu arada abartıyor olduğumu da düşünmeyin lütfen. Çünkü 100 aç adamın huzurunda kemal-i afiyetle fazla yenilmez. diye büyüklerimizin manidar bir sözü vardır. Ayrıca israfın vahim neticeleri vardır. İsraf; Allah’ın nimetlerine karşı bir hürmetsizliktir, şükürsüzlüktür, hesaptır, azaptır ve hastalıktır.
İsraf yapmış olmanın neticesinde vicdan azabı çekmeyen ve açlıkla kıvranan insanları düşünmeyen ve onlara en azından dua etmeyen bir insan, Müslümanlığından ve insanlığından şüphe edebilir. Öyle demiyor mu ki Rahmet ve Şefkat Peygamberimiz: “komşusu aç iken kendisi tok yatan bizden değildir! diye…
İBRAHİM YARDIM
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.