Güvencesiz yaşam
Yaşam koşulları bizi öyle bir duruma getirdi ki, yarınımızın nasıl olacağını yeterince öngöremediğimiz için kendimizi yeterince güçlü hissedemiyoruz. Yarınlara dönük hayat dolu umutlar besleyemiyoruz. Genelde bir karamsar hava bizi sarıp sarmalıyor. Bundan nasıl kurtulacağımızın yol ve yöntemini de kestiremiyor, kafa karışıklığı içinde boğuluyoruz. Bu yüzden kendimizi güvende hissedemiyor, kaygılar, acabalar ağır basıyor.
Son yıllarda yaşadığımız alım gücümüzün düşmesiyle yaşadığımız hayat pahalılığına karşı ayakta durmaya çalışmamız, ekonomik sıkıntılarımız yetmiyormuş gibi doğal felaketler de yakamızı bırakmadı.
Hayatımızın akışını ve alışkanlıklarını değiştiren Pandemi sürecinde ciddi sarsılmalar yaşadık. Tanıdıklarımızı, hemşerilerimizi kaybettik. Kimi insanlar işyerlerini kapatmak zorunda kaldılar. Ciddi sarsılmalar yaşadık. Covit-19’un yaralarını sarıp, yarattığı olumsuz ruh halinden ve etkilerinden tam olarak kurtulamadan bu kez de birçok ilimizi yerle bir eden deprem felaketiyle uyandık. Daha depremin yaşamdan kopardığı insanların yasını tutamadan, yaraları sarılmadan bu kez de sağanak yağmur ve sel depremzedeleri bir kez daha vurdu. Bir tarafta hala enkazlarda çıkarılacak olan bedenler diğer tarafta ise enkazdan kurtulup ama yağmur ve çamur içinde kalanlar. Coğrafya kader mi, keder mi? Sorusunu bir kez daha sordurdu.
İnsanlar tutunacağı, güveneceği bir dal aradı. Üzgün, kırgın ve kendini güvende hissedemeyen, yarınlara dönük umutları örselenmiş insanlar bıraktı. Her şeyin ayracı olarak zaman bize umudu ve geleceğin yolunu tekrardan gösterecektir. Ama iradi bir varlık olarak biz insanların akıl ve zekâmızı kullanarak geleceğe nasıl devam edeceğimizin ayırdın da olmamız gerekmektedir. En çok da kendimize neden gelecekten bu kadar umutsuz ve kendimizi güvencesiz hissediyoruz. Nedenleri ve niçinler üzerinde düşünmemiz gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.