Gurbet Oy-u..
Eminim benim gibi bir çok yazma çizme işi ile uğraşanlar aynı durumdadır
kimse yazamıyor.
Yazsak ne olacak ki.?
Sosyal medya da herkesin onlarca hesabı var her an her yerde herkes her şeyi en çok biliyor.
Hiçbir süzgeçten geçirmeden ben dahil yazım hatalarını bile göz ardı ederek görmezden
gelerek şu sola doğru kıvrımlı ok işaretli tuşa basıp gönderiveriyoruz.
Kadın erkek çoluk çocuk kim varsa hepimiz herkes bu şekilde tuşlar ve pervazsız süzgeçsiz
kafamızdan beynimizden geçen ne var ne yok saniye içinde dünyayayla paylaşıyoruz.
Düşünce derken okumayan gene ben dahil ordan burdan derlediğimiz gördüğümüz olaylara
karşı günlük evde yapabileceğimiz yorumları o sola dönük ters tuşla adeta dünyaya meydan
okuduğumuzu zannediyoruz.
Ve bunu herkes her konuda yapıyor atıyor tutyor begeni bekleyip onay istiyoruz habire.
Bu serbesliği bize bağışlayan da her kimse artık dünyada onun elinde zaten ne yapıyor
hakkımızda ne düşünüyor bilemiyorum artık.
O da,
bu insancıkların zeka sevyeleri nedir ne değil hele bakayım dercesine ona göre çok seri çok
rahat ve çok kolay statejiler üreteyim pazarlayım ve satayım meydanı onlara boş bıraktıysam
bunun bedelini de ödesinler artık ben Bir şey yapamam.
Konuşmalarımızın bile kaydedildiği duyulduğu bu zamanda deneyin beş kere günde aspirin
diyin kullandığınız cihazlarınıza aspirin reklamı düşer.
Hani kişinin aklı neyse zikride odur misali bu söz buna bir örnektir.
Neyse,
eminim dünya' da insanların düştüğü bu zavvalı halden durumdan o bile sıkılmış bıkmış
usanmıştır.
Şimdi konum ve meselem ve bu gün sizinle paylaşmak istediğim bu değil tabi ki.
Son yıllarda Avrup'da yaşayan insanların bilerek ve istiyerek siysileştirilmeleri konusu.
Avrupa' ya geldiğim son ptuz yılda ilk ilk yılları hatırlıyorum henüz üç domatesi bir arada
görmeiyorduk bilen bilir.
Sonra yaşadığımız yerlede sanki bir ıssız adaya düşmüşüz de yanlız başımıza kalmışız acaba
bu civarda çevrede bizden başkaları da varmıdır diye tek tek kapı zillerinde isim okurduk
çoğumuz.
O üç domates kasa kasa domatesler biberler patlıcanlar sucuk peynir de yoğurt yok et yok
buskuvi kek börek çörek derken ikinci on yılda biz burda bolluk berekt içinde ve çoğumuz
kapitalist sistemde o banka senin bu banka benim yok memlekette akrabalara para yetiştirip
yılda bir kere de marka arabalarla izne gidip borç batağında kendimizi debelenirken bulduk.
Kısa bu ikinci on yılın tahlili bende böyle.
Bu son onyıl da da her nedense siyasete bulaştık yüzde yüzümüz.
Yüzde yüzümüz derken Avrupa'da herkes ama herkes ya oncu ya şuncu ya da buncu dur..
Hiç kimse ben bucu şucu oncu değilim demez.
Mutlaka arkasına takıldığı inandığı bir siyasi parti gurup var.
Bu otuz yıl zarfinda domates patates salatalık sucuk peynir patlıcan kek börek çörek dişinda
hayatımıza en bariz giren uydudan televizyon ki biz çağı o şekil yakaladık diyebilirim burda.
Yıllarca burda kalıp dil ögrenmemek için direten ve ögrenemeyen ben yaştakiler ve öncesi
bizlere burası cennetten de öte bir yer oldu.
Memleketi aratacak tek şey kalmamıştı herşeye herşeye sahiptik bir tek oy kullanamıyor
kendimizi ifade edemiyorduk.
Artık ne için neden nasıl niçin ifade edeceksek..
Uzun zamandan beri çay falanda
içmedik hani.
Yazmanın keyfi kalmadı ahali politize olmuşken.
Keyifli konular veya burda sorunlarımızı kapsayan meselelerden bahsedemedik.
Masaya yatırıp çözümler üretemedik.
Hepsi bir yana bir araya gelip kavgasız dögüşsüz iki lafın belini bukemedik.
Herkes birbirine tapeden bakıp ya bendensin ya ötekisin demeye başladı.
Oo öteki isen..
Öte öte öte..
Herkes öbürüne göre öteki,ötekide öteki için öteki oldu çıkti.
Avrupa'da önümüzdeki yıl 2019 yılında seçimler var ve biz buna şimdiden çok alakasızız.
Tek tuk ilgi duyanlarımız var alakadar olanlarımız var ama burdaki şablon bize teres.
Ne seçimleri seçim değil ne de bize hiç bir programları ne uyuyor ne anlıyoruz.
Ya da ilgi duyan adaylar ya terörist ya cemaatçı ya gene o ya da gene bu şu.
Adaylar bizden tarf bu sözgeçe tabi tutulup aday oldukları andan itibaren ve ilgi duydukları
andan itibaren bu seneryolar şehir efsaneleri gibi burdaki en büyük mülki amirin kulağına
kadar gidiyor.
Haliyle bu adylar başlarken bir sıfır geride kendi halkı toplumu tarafından gene ocu şucu
bucu diyerek peçete kağıdı gibi bir tarafa atılıyor ve haliyle seçimlerde bizim tek tuk adaylar
ihtimal dahilinde genellikle seçilemiyor.
Seçilenler tek tuk.
İstatistiklere göre açılan sandıklarda kullanılan oylara görede çoğu ülkemize şiş kebap
yemeye gitmiş bize sempati düyanlar tarafından seçiliyor bu adaylar.
Alakasız yaşadığımız her halimizden belli olan
Avrupalılığımız bedenimiz burda ruhumuz orda durumundan öteye gitmiyor.
Yalnız Ülkemiz de bizden çok ilerde haberiniz olsun.
Sokaklarda açım diye bağıranları bizim kasa kasa domates biber patlıcan evlerimiz tıka basa
yiyecekle depolanmış maazallah bir savaş veya afet çıksa üç ay rahat yaşayabileceğimiz hatta
ve kesin Alman komşularımıza da fayda saglayacak şekilde yiyecek stoklarına sahip tek
milletiz Avrupa'da.
Kaldı ki garip ülkemde açım diye sokağa çıkıp feryat edenle empati yapmamız imkansız.
Ha yol var köprü var deniz var..
Denizi göremeyen üç çeyrek nüfus var İsatnbul'da.
Bakmayın bizim uçakla tepeden görmemizi saymayın hem Akdeniz'i hem Karadeniz'i hem de
Marmara denizini.
Burda seçim var dedim ya burdaki özellikle sol partiler bas bas bağırıyor bizler bu nüfüsla
burdaki lokal siyasete bizim ekilemeyen tarlalarında başak açmayan çorak arazilerimize gene
tepeden uçaktan baktığımız gibi devam bakarsak durum vahim.
2019 seçimlerinde yükselen sağ partilere gidişatı durdurma potansiyelimiz varken yok.
Çok şükür uydudan antenimiz var domatesimiz var biberimiz var patlıcanımız var sucuğumuz
var hatta otlu peynirimiz bile var.
İyi kötü ensemizde kalın.
Karnımız tok sırtımız pak aman boş ver be ya git sandığa
kullan oyunu..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.