Değişim kendini dayatıyorsa bundan kaçınılamaz
Seçim sonrası muhalefet partilerinin istedikleri sonucu elde edememeleri, partilerde bir iç muhasebe dönemini başlattı. Tabandan ve parti yönetimlerinden bir değişim dönüşüm rüzgârı esmeye başladı. İzlenen politikalara, ittifaklara, yönetimdeki bireylere yönelik değişim talepleri sesli olarak dile getirilmeye başlandı. Seçim sonrası partiler neredeyse kendi kabuğuna çekilmesi, kendilerine oy veren kesimlerde bir yalnız bırakılmış hissi doğurdu. Elde edilen sonucu hazmedemeyen birçok yazarçizer de bu konuda düşünce ve önerilerini sıralamaya başladı. Partilerin iç düzenlerinin ve ilişkilerinin karışmasını amaçlayan hatta bir kaos ortamının çıkmasını isteyen troller ve pusuda bekleyenler de sorunları derinleştirmeye kafaları karıştırmaya çalışıyorlar. Farklı amaçları olanlar partilerin bu süreçleri sağlıklı yaşamasını kösteklemek istiyorlar.
Muhalefet partilerinin kurdukları ittifaklar bekledikleri sonucu doğurmadı. Seçim sonrası herkes kendi kalelerine çekildi. Geride kalan ana partiler daha az vekille baş başa kaldılar. Seçim sürecinin sorunları üzerlerinde kaldı. Üstelik ilişki ve ittifaklarda amaçladıkları kaynaşmada gerçekleşmedi. Kimlikler arasındaki sorunlar da bir çözüme kavuşmadı. Partiyi sağa çekmek isteyenlerin daha ağır basmasından dolayı CHP ne Kürtleri ne de Alevileri yeterince tatmin etmedi. Tip’in tutumu Yeşil Partiye birçok vekil kaybettirdi.
Gelinen aşamada muhalefet parti yönetimlerinin sadece ‘gemiyi limana yanaştırmak ’değil, geminin yeni limanlara yönelmesini sağlayacak yeni yönetim ekibini kurması gerekiyor.
Önümüzdeki yerel seçimler de dikkate alındığında süreç muhalefete bir değişim ve dönüşümü dayatıyor. Üretemeyenlerin, heyecan katamayanların yerine daha genç ve dinamik olanlarla yeni sürece hazırlanılması talep ediliyor.
Değişim kolay olmuyor. Değişim için bir zamana da ihtiyaç var. Ama koşullar değişimi dayatıyorsa, gecikmeler de sürecin sağlıklı yürümesini engelleyecektir.
Eğer koşullar değişimi dayatıyorsa bunun ertelenmesi sadece daha fazla kaybetmelere neden oluyor. Geçmişe baktığımızda; CHP’de değişim rüzgârı 1960’larda esmeye başladığında İsmet İnönü ‘Ortanın Solu’ ile değişen sürece ayak uydurmuştu. Bu süreci 1970’lerde Ecevit devam ettirdi. İnönü ve Ecevit’in değişim yaklaşımlarına karşı, o dönem parti içinde ciddi karşı koyuşlar oldu ama engel olamadılar. Şimdi Kılıçdaroğlu’nun değişim yaklaşımlarına parti içinde karşı koyuşlar var. Geçmişte Turan Feyzioğlu vb. nasıl değişime karşı direnç oluşturmaya çalıştıysa şimdi de Muharrem İnce ve başkalarının yaklaşımları da istediği karşılığı bulamayacaktır. Çünkü değişim ve dönüşüm tabandan da bir talep olarak geliyor.
Muhalefet partileri kongreler süreci başlatırken yerel seçimler de yaklaşılıyor. Metropol kentleri ve çevre il ve ilçelerdeki yönetimlerin nasıl kazanılacağı önemli bir soru işareti olarak duruyor. Kaybetmenin bahanelerini halk kolay kabul etmeyecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.