ÇÜRÜME
Dünya’da bir çok ülke veya kent’in adı uyuşturucu ve fuhuşla anılmaktadır. Buralar uluslararası uyuşturucu baronları tarafından birer batakhane haline getirilmiştir. Buralara ilişkin haberleri duyduğumuzda insanlık adına rahatsız oluruz.
Uyuşturucu, sadece keyif veren; bağımlılık yapan bir madde değildir. Aynı zaman da; yozlaşmanın, çürütmenin, insanı kendisi olmaktan çıkarmanın bir aracıdır. Adeta bir virüs gibi bulaşmaktadır. Yaş, cinsiyet farkı gözetmeden toplumu esir almaktadır. Pençesine aldığı kurbanını, sadece toplumdan değil; insanlığından da koparmaktadır. Toplumsal destek olmadan kurtulmaları zordur.
Uyuşturucu şebekelerinin en önemli hedeflerinden biri de kadınlardır. Tuzağa düşürülen kadınlar fuhuş batağına sürüklendiği gibi, uyuşturucuya da alıştırılmaktadır. Güneydoğuda Kadınlar isimli bir kitap okumuştum. Bu kitap da fuhşun boyutlarını, ne kadar derinleştiğini, hangi mekanlarda nasıl düşürüldüklerini kurbanların dilinden anlatıyor. Kitabı sonuna kadar zor okudum. Bu kadar kanatan öykü, fazlasıyla ağır. Geleneksel değerlerine bağlı bölge için kabullenmesi kolay olmayan bir durum. Göz ardı edilmemesi gereken bir sorun. Acil çözüm bekliyor.
Kadını neolitik toplumdan beri farklı bir yere oturtan Mezopotamya da kadının düşürülmesine sessiz kalabilir mi? Kadın her zaman baştacı edilmiştir. Her zaman çocukların ve kadınların korunması öncelik taşımıştır. Kan davalarında bile kadınlara el kaldırılmadığı gibi birçok yerde kavgaları kadınlar durdurmaktadır. Sözleri dinlenir.
Geleneksel kültürle kent kültürü arasında sıkışıp kalmasının yarattığı bunalımdan yararlanmak isteyenler kadınları düşürmekte, çocukları uyuşturucuya alıştırmaktadır. Yoksulluğun, çaresizliğin ve kapitalist kent kültürüne özentilerin kışkırtılması, onları bir uçurumun kenarına getirmektedir. Televizyonlar ve boyalı basında sürekli şatafatlı hayatların işlenmesi, buna özenti duyulmasının teşviki; insanların değerlerinden koparak bu yoz kültürün içerisine yuvarlanmaktadır. Geri dönüşü olmayan, bilinmezliğe sürüklenen kadınları, kızları bu bataklığa düşmekten nasıl kurtaracağız. Bu çürümüşlük zamanla toplumun tarihsel değerlerinden eser bırakmayacağı gibi; toplumsal değerlerinden kopan toplumdan geriye ne kalacaktır. O toplum kendisi dışında her şey olur. Bu konuda aileler kadar, STK’lara, yerel yönetimlere, siyasi partilere de görevler düşmektedir. Onları bu yaşarken öldüren kapandan kurtaralım. Yeni kurbanlar vermeyelim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.