Bilim Etiği ve İntihal (1)
“Bazen diyorum ki; ne olacak söyle gitsin. Sonra diyorum; söyleyince ne olacak, sus bitsin.”
Cemal Süreya
Bir tesadüf sonucu Bilim Etiği Günü adlı bir kitapçık elime geçti. İlginç ve öğretici olduğu için zevkle okudum. Emeği geçenleri kutluyorum.
2012 tarihinde İstanbul Üniversitesi tarafından yayımlanan kitapçıktaki yazılar, 4 Ekim 2011 tarihinde İstanbul Üniversitesi Etik Kurulu tarafından düzenlenen Bilim Etiği Gününde Y. Hakan Erdem, Ayşe Erzan, K. Emre Gökyayla, Gürol Irzık, Hasan Yazıcı, Paul D. White tarafından sunulmuş olan bildirilerden oluşuyor. Sunulan bildirilerde, “bilimselliğin düşünce temellerine, raconuna ve ahlakına tümüyle ters” olan bilim yaşamımızın önemli sorunu intihal (= aşırma) çeşitli yönleriyle ele alınmış; etik (ahlak), bilimsel dürüstlük, intihal gibi kavramlar irdelenmiş.
Bu aşırma ya da intihal olayı benim çalışmalarımın da zaman zaman başına gelen bir musibet. Sadece şahıslarca yapılmıyor bu, kurumlarca da yapılıyor. İki örnekle yetineceğim. Birincisi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nda teknik eleman olarak çalışırken, 2000’li yılların başlarında hava kirliliğinin önlenmesine dair yaptığım bir çalışmayı aynı birimde çalışan bir mühendisin, bu çalışmamı birimin müdür yardımcısına götürüp sanki kendisi hazırlamış gibi sunduğunu; daha ilginç olanı ise bu müdür yardımcısının mevcut kömürlü sobaların iyileştirilmesine dair yaptığım bir başka çalışmayı zamanın çevre koruma daire başkanına kendisi hazırlamış gibi sunduğunu dün gibi hatırlıyorum. İkinci örnek ise tümüyle iyi bir aşırmacılık örneğidir. 2012 yılında Ergani Kaymakamlığı Onbin Yıllık Tarihin Tanığı ERGANİ adlı bir kitap yayımladı. Kitabın hem ismi hem de içerisinde yer alan bilgilerin çoğu benim çeşitli kitap ve yazılarımdan kaynak gösterilmeden alınarak kitabı hazırlayanlarca sanki yazılmış gibi baskısı yapılarak yayımlanmıştı. O zaman, “Bunun Adı Korsanlıktır” başlıklı yazımla (http://www.uzulmez.info/muslum/makale/korsan.htm) kamuoyuna bu durumu açıklamış ve yapılan aşırmacılığı kınamıştım.
Örnekleri çoğaltabilirim, ama gereği yok. Burada yazılarımın başına gelenlere değil, Bilim Etiği Günü kitapçığında bilim etiği ve intihal ile ilgili yazılanlara bakmamızın daha yerinde olacağını düşünüyorum. Hem böylece kitapçığın içeriği de daha iyi anlaşılmış olunur.
“Her işin, her mesleğin bir raconu vardır. Racon, İstanbul argosunda usul, adap, kaide demektir. Racon kesmek, kabadayılar arasında adalet dağıtmak, hüküm vermek anlamında da kullanılır.
…Bilimin bir meslek olarak icrasında, diğer insanların sahip olmadıkları bazı teknik bilgi ve donanımlar sayesinde ortaya çıkartılan değer, ilişki, yöntem ve bilgilerin, aslına uygun biçimde, tahrif edilmeden, doğru olarak diğer meslektaşlara ve uzman olmayan kişilere
bildirilmesi zorunluluğu, toplumsal kaynaklarla desteklenen bilimsel faaliyetin tanımından, varoluş nedeninden yola çıkarak saf akılla ulaşılabilecek bir zorunluluktur.
…Bilim pratiğinin tabi her meslekte olduğu gibi, meslektaşlarla ilişkileri de düzenleyen bir iş ahlakı yanı vardır. Burada da, haksız rekabetten kaçınma anlamında dürüstlük, bilimin de raconunu oluşturur. İntihal ve diğer sahtecilik biçimleri, hakemlik gibi görevleri yerine getirirken kötüye kullanma gibi ihlaller, haksız rekabete de yol açan en yaygın ihlallerdir.” (Ayşe Erzan, s.1, 4, 5)
“Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğünde intihal, ‘aşırma’ olarak açıklanmaktadır. Fikir ve sanat eserleri hukuku anlamında intihal ise, en basit ifadesiyle, bir eseri ya da bir eserde yer alan ifadeyi kişinin kendisine aitmiş gibi göstermesidir. Fikir ve sanat eserleri hukukuna göre korunan bir eserin ya da esere ilişkin belirli bir kısmın, kendisine aitmiş gibi gösterilmesi intihaldir.” (Emre Gökyayla, s.67) (devamı yarın)