ANA TANRIÇANIN İKTİDARINI KAYBETMESİYLE SÖYLENCELERDEKİ RO
Söylencelerin ilk ortaya çıkışı anaerkil toplumlara kadar uzanmaktadır. Anaerkil toplum, bilindiği gibi; doğal yaşam koşullarından kaynaklı ekonomiye ve toplumsal yönetim biçimine dayanmaktadır. O dönemin koşulları içinde insanın fiziki yaşamı için gerekli olan beslenme maddelerin temini ve üretimi hayati önemdedir. Kadın ekonominin temel üreteni ve temin edeni konumundadır.
Doğayla iç içe süren bu var olma ve neslini devam ettirme mücadelesi içerisinde insan; hayvanların ve bitkilerin gelişimi ile kendi arasında kopmaz bir bağ kurabilmeyi becermişlerdir. Doğacı bir toplum olmuşlardır. Böyle bir yaşam modelini yaratma söz konusudur. Bu modelin motor gücü de ekonomide erkeğe göre daha aktif güç olan kadın üzerinde şekillenmiştir. Bu yüzden anaerkil toplumlarda ekonominin, yaşamın ve toplumsal yönetimin ana kaynağı konumunda bulunan kadın; Ulu Tanrıçaya, ya da Doğa Ana’ya büyük önem atfederek, onu; tüm insan hayatının ve yiyeceklerin bereket kaynağı olarak görmüşlerdir. İnsan soyunu devam ettirebilmek ve yaşamsal maddeleri bulabilmek için, ona ibadet etmişlerdir. Böylece kraliçe, Ulu Tanrıçanın kişileşmiş haline gelmiş ve ekonomik, toplumsal ve dini güce sahip olmuştur. Toplumda günümüzden daha değerli bir konuma gelmiştir. Bu dönemde soy zinciri de kadına göre belirlenmiştir. Erkek ancak başarılarıyla kendini ispat edebildiği ölçüde topluluk içinde diğer erkeklerden daha farklı bir konuma gelmektedir. Başarılı olan erkeğin onurlandırılması da kadın tarafından yapılmaktadır ve takdir edilmektedir.
Toplumdaki ekonomik ve sosyal karşılığı erkeğe göre daha üstün olan kadını yüceleştiren ve ilahlaştıran söylencelerin kahramanları da, doğal olarak bu dönemde ağırlıklı olarak kadındır. Kraliçeler de kocalarını yani kralları başarılı erkeklerden seçmektedir. Kraliçeler bir yıl sonra, toplumsal bereketin devamı için seçtikleri kralı ilahlara kurban etmektedirler. Kral kurban olmaktan ancak yeni kahramanlık ve takdir edilecek, başarılı bir pratik ortaya çıkarabildiğinde kurtulabilmektedir.
Ekonomik dengelerin değişmesiyle güç kazanan krallar, anaerkil düzene savaş açarak; kendilerinin egemen olduğu, erkek egemenlikli yeni bir toplumsal düzen kurmaya başlarlar. Egemenlik el değiştirince, yeni düzen kendini örgütlemeye ve sistemleştirmeye başlar. Yeni erkek egemenlikli düzende artık, krallık ve soy zinciri de babadan oğula geçmeye başlar. . .
Böylece toplumun biat ettiği Ana Tanrıçaların yerini Tanrı Krallar almaya başlar ve söylencelerde de erkek ağırlıklı olarak yaratılmaya başlanır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.