12 Kızgın Adam
1957 yılında çekilen ve sinema tarihinin unutulmazları arasında yer alan“12 Kızgın Adam” filminden bahsetmek istiyorum. Reginald Rose’un senaryosunu yazdığı ve Sidney Lumet’in yönettiği bu film, babasını öldürmekle suçlanan genç bir insana verilecek cezayı belirlemek üzere toplanan 12 kişilik jürinin küçük bir odada yaklaşık 1,5 saatlik tartışmasını ve çekişmesini gözler önüne sermektedir.
Filmin konusu, iyi bir sosyal psikoloji analizi örneği sunmaktadır. Sosyal psikolojinin hukuk sistemi üzerindeki etkisini şu şekilde özetleyebilirim: Albert Einstein'ın ünlü sözüne atıfla, "Ön yargıyı yıkmak atomu parçalamaktan daha zordur." Film, peşin hükme dayalı bir kanıya sahip bir insanı ikna etmenin ne kadar zor olduğunu anlatması açısından önemlidir.
Filmi izlerken özellikle jüri üyelerinin konuya gereken hassasiyeti göstermedikleri, önyargılarından ve kişisel sorunlarından etkilenerek karar verdikleri görülmektedir. Burada filmin ayrıntılarına girmeden, asıl vurgulamak istediğim nokta Film’in içeriği ve bazı yerlerde kendi düşüncelerimi çok kısa ifade etmek.
Seçilen bu jüri üyeleri farklı yaşlardan, mesleklerden ve diğer birçok özellikten gelmektedir. Bu nedenle, toplumun her kesimini temsil etmektedirler, toplumun karakterini ve düşüncelerini yansıtmak istenmiş. Ayrıca, jüri üyelerinin düşünceleri, davranışları ve tutumları aracılığıyla şiddet, ırkçılık, duyarsızlık, toplumsal dışlama, ötekileştirme, yaşlılık ve ölüm gibi konular hakkında farkındalık yaratmayı amaçlamıştır.
Bu filmde oyuncuların karakterleri, günümüz toplumlarının canlandırılan insan karakterlerinden oluşmaktadır. Konunun daha iyi anlaşılması için jüri üyeleri hakkında bilgi vermek istiyorum."
1.Üye, moderatörlük görevini üstleniyor, atanmış lider,tam bir görev adamı. Kuralların dışına çıkmayan bir karakter de, fikirlerinibelli etmiyor.
2.Üye, sinik ve sürü psikolojisine çabuk uyum sağlayabilen, taraf değiştirebilen bir yapıda.
3.Üye, yalan söylemeyen ama gerçekleri saptıran, gururlu, sadist, öfkeli ve ön yargılı bir yapıda.
4.Üye, mükemmeliyetçi ve kibirlidir. Duygularına göre hareket eden, kural ve ahlak gibi değerleri olmayan yapıdadır.
5. Üye, çekingen ve kenar mahalle çocuğudur. Sessiz ve pasif bir karakterdir. Yetişme ortamından dolayı kendini başkalarına karşı ezik hissetmektedir.
6.Üye, aktif kişiliğinin yanında, iyilik ve adaletin yanında olmaya çalışan, fikirleri için bedel ödemeyi göze alabilecek kadar cesur ve temel ahlak kurallarına sıkı sıkı bağlıdır. Ama zaman zaman düşünmeden çoğunluğun arkasından gidebilmektedir.
7.Üye, bahis ve spor oyunlarına meraklı, egoist, sabırsız, dengesiz bir kişiliğe sahip, toplumda önemli bir yer edinemediği için kendisini eğlenceye vermiş ve bunun dışında hiçbir şeyi önemsemeyen bir yapıdadır.
8.Üyemiz ise öz güveni yüksek, başarı elde etmesini bilen, iletişim kurma da başarılı, liderlik yapabilecek kapasitede de merhametli, muhalif ve zeki bir karakterdir. Ayrıca adalet ve iyilik onun için her şeyden önce gelir. Küçük bir ihtimal olsa dahi haksızlık yapmaktan korkan bir yapıdadır.
9. Üyemiz yaşlı, gözlem yeteneği kuvvetli ve fikirlerini tam çözemesek de oyunu iyilikten yana kullanma taraftarı bir yapıdadır.
10.Üye, genelleme yapmayı seven, bencil, huysuz, umursamaz ve yaşlı olduğu için her şeye hakkı olduğunu düşünen ve hep hürmet bekleyen bir yapıdadır.
11. Üye, kurallara uyan, konuşmaktan çok dinlemeyi seven ve adaletten yana tavır takınan bir yapıdadır.
12. Üye, sık sık taraf değiştiren ve kim güçlü ise onun yanında yer alan yalaka bir yapıdadır.
Yukarıda da bahsettiğim gibi, karakteristik özelliklerin ayrı ayrı incelediğimizde çok farklı yapıya sahip bir jüri heyeti olduğunu görüyoruz.Bu çeşitlilik, filmdeki sosyal mesajın derinliğini artırarak izleyiciye çeşitli bakış açıları sunuyor.
Bu arada, filmde herhangi bir kadının konuştuğunu göremezsiniz.Hatta filmde yer alan kadın oyuncular, sadece mahkeme bekleme salonundan geçen figüranlardır. Jürinin içerisinde kadın olmamasını, Amerikan jüri sisteminde başlangıçta kadınların yer almamasını, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir göstergesi olarak algılayabiliriz. Filmin 1957 yapımı olduğu düşünüldüğünde, o tarihlerde Amerika’nın birçok yerinde jüri sisteminde kadınlar da yer almaktaydı. Bu nedenle filmdeki jüride neden sadece erkeklerin yer aldığı kafalarda bir soru işareti olduğunu belirteyim.
Sonuç olarak, oy birliği ile karar alınmalı ve çocuğun idam cezası ya onanmalı ya da çocuk suçsuz bulunmalıdır. Oy birliğinin olmaması durumunda heyet kendini feshetmelidir.
Hukuk sisteminde insan temelli oluşan hataların en başında görgü tanıklarının yanıltıcı ya da hatalı ifadeleri yer almaktadır. Jürinin karar almasında görgü tanıklarının ifadeleri etkilidir. Peki, “Görgü tanıkları hata yapamaz mı? Ya, gördükleri ya da duydukları şey söylediklerinden başka ise?” Görgü tanıklarının doğruyu söyleyip söylemediği ya da hata yapıp yapmadıkları bilinebilir mi? Jüri üyeleri görgü tanıklarının ifadesini hiç düşünmeden kesin bir inançla doğru olarak kabul ederlerse adalet ve düzen nasıl sağlanmış olabilir?” Tüm bu soruları film ölçeğinde ele alalım.
Görgü tanıklarının hata yapabilecekleri ihtimalini daha önce hiç düşünmedikleri gerçeği Sadece 8 numaralı jüri suçsuz bulup “Görgü tanıkları hata yapmış olamazlar mı?” sorusunu yönelttiğinde yüzlerinde meydana gelen şaşkınlıktan ve anlamsızlıktan rahatlıkla okunmaktadır.Diğer jüri üyelerinin ön yargılarıyla mücadelesini anlatan bu film, günümüzdede hukuk davalarında görgü tanıkları sıklıkla hata yapmaktadır. Aronson dediği gibi “zihnimizin video kameralar gibi çalışmamasıdır; bir olayı kaydedip zaman içerisinde koruduktan sonra kusursuz bir doğrulukta yeniden oynatamayız”.İnsan gördüğü ya da duyduğu durumları yanlış hatırlayabilmektedir. Bu olaya “yeniden yapılandırıcı bellek” denir. Yeniden yapılandırıcı bellek, “olay yaşandıktan sonra karşılaşılan bilgilerin olaya dair anıların çarpıtması”dır.
Görgü tanıklarından kaynaklanan hatalardan sonra sosyal psikolojinin hukuk sistemi üzerindeki etkisinin anlaşılması adına, başka bir boyut olarak yine film ölçeğinde jüri üyelerinin sanığa karşı takındıkları tutumları incelemek faydalı olacaktır. Filmde, jüri üyelerinin yapmış oldukları ilk oylamada 12 jüri üyesi içinde sadece 8. jüri üyesi sanığın suçsuz olduğu konusunda şüpheleri olduğunu ifade eder. Diğer jüri üyeleri gencin suçlu olduğu konusunda oldukça emindirler. Beyaz takım elbiseli 8. jüri üyesi, insan hayatına mal olacak bir kararın acele ile alınmasına karşı çıkar ve tartışma böylece başlamış olur. Film boyunca süren tartışmalar sonucunda tüm jüri üyeleri fikrini değiştirmeye başlar. Peki, jüri üyeleri kararlarından son derece eminken neden fikirlerini değiştirdiler ve tartışmanın sonunda ilk kararlarının tam tersi yönde bir karar aldılar? Fikirlerinin değişmesine “durumsalcılık”([*])neden oluyordu.
Filmde ki vantilatör metaforun da, yılın en sıcak gününde yapılan jüri oylaması, çalışmayan bir vantilatörün yer aldığı bir odada başlar. Vantilatörün bozuk olduğu kanısına varmaları, durumu hemen kabul edip üzerine düşünmemeleri, aslında jüri üyelerinin olaylara ne kadar dar bir bakış açısından baktıklarının kanıtıdır. Vantilatör oysaki çalışıyordur sadece lambayla bağlantılıdır. Bu durum üzerine üyeler hiç kafa yormadan durumu olduğu gibi kabul etmişlerdir. Tıpkı sanık üzerine hiç düşünmeden karar verdikleri gibi. Oylama da eşitlik sağlandığı zaman bunaltıcı sıcaklık yerini serin bir yağmura bırakır, lamba yakılır ve vantilatör çalışır. Böylece odada yer alan kasvetli hava oylama eşitliği sağlandıktan sonra yerini ferah bir havaya bırakır. Burada vantilatörün çalışması ile adaletin tesis edilmeye başlandığı ifade edilmiş olabilir.
Jüri odasının kapısı kilitlenmesi metaforu da Jüri üyelerinin karar alma süreci içinde dış dünyadan izole edildiklerinin gösterilmesidir, dikkate değer.
Jüri de kendi çocuğu ile sorun yaşayan ve meseleyi kişisel bir sorun haline getiren yaşlı jüri üyesi en son ikna olan ve çocuğa karşı ön yargıda bulunarak kullandığı. “…biz ve onlar…” “…bir kenar mahallede doğmuş, kenar mahalleler tam bir suçlu yuvasıdır…” “şiddet onların doğasında var…” “…onlar tehlikeli ve kötüdürler…’’ ifadelerinden kişiselleştirdiği anlaşılıyor.
8. üye beyaz takım elbise metafor ile aydınlığı; dogmalara, önyargılara ve kişisel sorunlara dayanarak verilen, üzerine düşünülmeden alınan kararlara ve insan hayatının umursanmamasına karşı çıkarak bir direnişi anlatmaya çalışılmış.
Konuyu kişiselleştiren jüri üyesinin oğlu ile olduğu fotoğrafı yırtarak onları odadaki masanın üzerinde bırakma metafor da. Aslında masanın üzerinde bırakılan fotoğraf parçaları değil sona ermesi ümit edilen önyargılardır. Bir gün bunu başarabilirsek, dünya hepimiz için çok daha yaşanılası bir yer olabilir.
Sosyal psikolojinin aslında hukuk sistemi üzerinde oldukça etkili olduğu görülmektedir.
Ön Adaletsiz olmamak temennisiyle...
Film seyredenler yaşadığı toplum içerisinde kaç numaralı jüri konumunda olduğunu hiç düşündü mü?
[*]Yaklaşıma göre farkında olsak da olmasak da içinde yaşadığımız çevreden etkilenir ve o çevreyi etkileriz. Birçok uyarıcı tarafından etkilenerek düşüncelerimiz, davranışlarımız ve tutumlarımız şekillenmektedir. Sosyal psikolojide bu durum“sosyal etki” kavramı ile açıklanmaktadır. Sosyal etki, insan davranışları üzerinde 3 temel etki yaratmaktadır. Bu davranışsal etkiler: “kabul etme, uyma ve itaat” şeklinde gerçekleşmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.