Yargı Krizi!
Mayıs Ayında yapılan Seçimlerde Hatay Millet vekili seçilen Can ATALAY’la ilgili Yargıtay 3.Ceza Dairesinin Anayasa Mahkemesinin verdiği ‘hak ihlali’ kararını tanımadığını belirttiği yazısının TBMM’de okunması ile bir anda oluşan Yargı Krizi, Emeklilere yapılacak zammın, hayat pahalılığının, enflasyon tartışmalarının önüne geçerek ülkede gündemin ilk sırasına yerleşti.
Muhalefet parti sözcüleri ve bazı hukukçular TBMM Genel Kurulunda Yargıtay 3.Ceza Dairesinin AYM’nin kararına itiraz yazısının okutulduğunu, oysa ilk derece mahkemesi olan İstanbul 3.Ağır Ceza mahkemesinin ‘mahkumiyetle’ ilgili kararının okutulması gerektiği, dolayısı ile Can ATALAY’ın milletvekilliğinin düşmediğini öne sürmekteler.
Can ATALAY’ın milletvekilliğinin düşmüş olup olmaması yerel seçimler öncesinde konuşulması gereken hayat pahalılığı, alım gücünün giderek düşmesi, enflasyon vb konulardan daha çok gündemi işgal edecek gibi görünüyor.
Yüksek Mahkeme Kararları!
İktidar ve iktidar çevrelerinin Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay 3.Ceza Dairesi kararlarına yaklaşımı oldukça dikkat çekicidir.
Anayasa Mahkemesi gibi Yargıtay’ında yüksek mahkeme olduğu savı ile siyaset kurumunun hakem konumuyla bir takım Anayasal düzenlemeler ile, bu kargaşa görünümüne son verilmesi gereğini ileri sürüyorlar.
Nitekim TBMM Başkanı Sn. Numan KURTULMUŞ’ da yurt dışı gezisi dönüşünde konu ile ilgili aynı paralelde açıklamalar yaptı.
Bu yaklaşımlar doğru değil!
Mesele hangi mahkemenin ast, hangisinin üst olup olmaması değildir!
Hangi hallerde hangi mahkeme kararının nihai karar olarak geçerli sayılacağıdır.
Sayıştay, Danıştay, Yargıtay ve Yüksek Seçim Kurulu gibi Anayasa Mahkemesinin de nihai olarak bakacağı ve kararlarının kesin olduğu konular yasa ve yönetmeliklerle tartışmaya yol açmayacak netlikle belirlenmiştir.
Dolayısıyla dikkate alınması gerekenin hangi mahkemenin daha yüksek mahkeme sayılıp sayılmayacağından ziyade hangi durumlarda hangi mahkeme kararlarının geçerli olacağıdır.
Bir örnek vermek gerekirse;
Yüksek Seçim Kurulunun verdiği kararların nihai karar oluşu ve bu kararlara itiraz edilemeyeceği hükmünü hatırlatarak, Anayasa Mahkemesi kararını tanımayanlara soralım.
Şimdi Yüksek Seçim Kurulu diğer yüksek mahkemelerin üstünde midir?
Elbette hayır!
Bu sadece yasalarla mahkemelerin yetki ve sorumluluk alanlarıyla ilgili bir durumdur.
Ve Anayasanın ‘’Anayasa Mahkemesinin kararları Resmî Gazetede hemen yayınlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar’’ hükmü oldukça açık ve herhangi bir tartışmaya yol açmayacak bir netliktedir.
Can ATALAY Kimdir?
Peki, o halde olan biten ne?
Olan biten, biraz da Can ATALAY’ın kişiliğinde ve mesleğini yapma anlayışında…
Can ATALAY Gezi Parkı Davasının avukatıdır.
Soma ve Ermenek Maden Facialarında hayatını yitiren yüzlerce madencinin avukatı,
Çorlu Tren kazasında hayatını kaybeden insanları temsilen tren kazasının sorumlularına karşı adalet arayışında olan bir avukattır!
Nerede hukuki desteğe ihtiyacı olan varsa, yanlarında olan, Nerede çevre ile ilgili bir hoyratlık varsa orada olan bir hukukçu…
Özetle, mesleğini hak mücadelecisi, çevre savunucusu olarak sergileyen bir kişilik!
Milletvekillerinin Yargılanması ve Dokunulmazlık!
Bu hukuki kişiliğine bakılınca anlaşılan o ki; seçilmiş olması Can ATALAY’ı dokunulmaz kılmıyor.
Oysa halkın iradesine saygı duyulması esas alındığında, bir suç iddiası söz konusu olduğunda en uygun yaklaşım, milletvekillerinin atılı suçlardan yargılanmalarının dönem sonuna bırakılmasıdır.
TBMM’de sayısal çoğunluğa dayanılarak milletvekilliği dokunulmazlıkların kaldırılması, milletvekilliklerinin oylanarak düşürülmesi ve seçilmiş belediye başkanlıklarına kayyum atanma uygulamaları, sayısal çoğunluğa dayanıyor diye demokratik bir uygulama sayılmalı mı?
Anayasa Mahkemesi kararına rağmen bir yüksek mahkeme yazısının TBMM’de okutularak milletin seçtiği bir vekilin, vekilliğinin düşürülmesi; istense de istenmese de yargının sopa gibi kullanılmasıve çoğunluğun azınlığa yaklaşımı tartışmalarını yoğunlaştırmayacak mı?
Vatandaşlar, ‘Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma, namusum ve şerefim üzerine and içerim.’ andını bundan böyle her Anayasa söz konusu olduğunda hep hatırlayacak ve hatırlatmayacaklar mı?
Ve nihayet Anayasanın çok açık bir amir hükmünün yok sayılarak anayasasızlık tartışmalarının başlatılmış olması, Ülkemizde öyle veya böyle var olan ‘Demokrasi’mizin geleceği açısından hiç de iyi olmamıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.