TOYDUR AMED
Bir ele vardık ki; ka’lası dillere destan, taşlara dil, mimariye ruh vermişler, zerzevatı Hevselden gelir, karpuzu Dicle’den. Ka’lasında dört kapı, her kapısında bir mabet, her mabedin etrafında bir hamam, her kapının dışında mezarlık Şehr-i Amed derler!
Öyle uygun görmüşler, öyle demişler seyyahlar…
İrdele tarihi Şevket abi Resmeyledi tarihi rahmetli Adil Hele bir de bacıları var, Esma Sinide sunarlar Diyarbekir’i...
Bir ele vardık ki; yapıları, mimarisi huzur verir, gülücük verir, sabır verir, can katar, köprüleri, ka’lası, kubbeleri, çanları, mabetleri, hanları, hamamları ruh verir, ruh musikide birleşir aşk olur, aşk yücelir sevda olur, Evlibedende kuş olur, Kırklar Dağında kılı kırk yarar Kırklar Meclisi olur, Sultan Şeyhmus’ta Sultan olur, Şeyhmus olur, delilo olur, lorke olur Diyarbekir halayı olur, zılgıtlar çekilir hawar gule-hawar gule, Muratgilin damı şen olur! Eyvanlı ve taş avlulu evlerde toylar
Toylarda Diyaribekir Halayı:
Ki zava ki zava, ki buke ki buke!
“Lo berde lo berde kûro deste mın berde!”
"Yabancı değilem pısmamé temé!"
Varsay ki bahardır; Karaköprü., Erdebil, Pamuk, Gaziköşkü kaynana çatlatır… An gelir, toylar kurulur, çepiğe, halaya dururlar, gelinin elinde yumurta, hebene; yumurtayı kapının üstüne çırpar, hebeneyi tuzla buz eder, kutsal kitap altından geçer, Virantepe’de zılgıtlar eşliğinde tililili…
Diyarbekir de;
Anaların yürekleri yanıktır
Zılgıtlar, ağıtlar
Nedensiz değil!
Bu Şehr-i Amida surlar gibi mağrur dirençli, Alipaşa gibi kabadayı, Melikahmet gibi bereketli, Hevsel gibi yediveren, Dağkapı gibi coşkulu şen-şakrak, Yenikapı gibi sevdalı, Urfakapı gibi egzotik, sevdalar kutsanır, sarılır, sarmalanıri yürekte kundaklanır… Selim gibi sevdasına peygamber, Alişan gibi derviş, Şeyh Güzel gibi gizemli, Ahmed Arif gibi erdemli, İhsan Biçici gibi kent sevdalısı, Veysel Öngören gibi filozof, Hicri İzgören gibi edip, bazalttaşlı yapılarda yılanlar-akrepler rakseder, yılanların, akreplerin efendisi Şeyh Güzel’in omuzlarında uyurlar. Kasaplar çarşısını efsunlar Şeyh Güzel…
Diyarbekir dipsiz bir kuyu
Kuyuda gözyaşları ve kan
İhanete bürünenler tükürür
Sevda çekenler kutsar
Nedensiz değil!
Güvercinler taklalarla sevgileri kutsarlar, sevdadır Amed, o yüzden kadim şehirdir... Efsaneler, söylenceler, kitabeler, figürler, çift başlı kartallar, aslanlar, boydanboya şehri sararlar, yılanlıdır, akreplidir, sevdalıdır Şehr-i Amed!
“Yılanlı, akrepli sevdalı şehir,
Seni hatırladıkça içim burkulur…”
Kalesine dizilmiş burçlar
Evli Bedende süzülür kuşlar Y
Yedi Kardaş Burcunda alkışlar
Burçlarına kurban!
Amed Şark Çıbanıdır; anaların bağırlarında evlat, evlatların yüreğinde sevda, sevdalar efsunlanır, tılsımlanır, kutsanır, yücelir, toylarda dudaklara düşer, zılgıt olur beyaz taklacı güvercinler eşliğinde, tililili!
Diyarbakır yediverendir, Hevsel berekettir, anadır, göğüslerinden emzirtir kenti, Qerejdağ’da genç kızların gözyaşıdır pirinç, an gelir beyaz güvercinler uçuşur gagalarında zeytin dalları, yusufçuk kuşları sevda nameleri söylerler:
Yusuf’u tutun, Yusuf’u tutun
Ve Yusufçuk kuşları Virantepe’de uçuşurlar,
Sevdalarına peygamber olurlar…
Qerajdağ’daki magmalarda
Gözyaşlarını tanırsın
Nedensiz değil!
Toydur Amed, heft u renktir, ebemkuşağıdır; çocukların gülüşlerine genç kızların yüzlerine düşer, dudaklarında zılgıt olur tililili!
İstanbul ülkenin beyni ise, Diyarbakır kalbidir, İstanbul üşürse ülke felç olur, Diyarbakır hapşırısa ülkenin kalbi durur…
Korkmak kaybetmenin kardeşidir, hüzün de acının kızkardeşidir. an gelir Diyarbekir tarih yazar... Diyarbekir malamına, ard û ezman welatémına…
Ki zawa, ki zawa Amed, zawa heeee!
Tohum saldım, fideleştim
İlkbaharın kucağında tanıdım seni
Sonra özlem oldun, hasret oldun
Mardinkapı küçelerinde gezerken gördüm seni
Sonra su oldun, Bizans oldun, Aslanlı Çeşmede aktın
Küçelerde kastal oldun, kana-kana içtim
Örtmelerden geçtim, seni arayıp-durdum!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.