Şêx Davudê Bi Gulî
İnsanın kendi memleketine aidiyet bağıyla bağlı olması, bağlılıkla yaşaması, bağı hissetmesi çok önemli ve anlamlı. Şehirdir, gün gelir çok farklı nedenlerle yaşadığınız şehirden ayrılmak durumunda kalırsınız. Hayat insanı savurur bir yerlere. Gündelik hayatın telaşesi içinde unutur gidersiniz doğup büyüdüğünüz kenti. Anılarınızın kimi an'larda sizi alıp bir yerlere götürdüğü anlar kalır sadece geriye.
İşte bütün bu yaşanmışlığın istisnaları da vardır elbette.
İstisnası böyle bir uzak düşmeyi / kopmayı / ayrılığı içselleştirmeyenlere dairdir.
Şehre / Diyarbekir'e dair böylesine istisnalardan biridir Davut Ökütçü...
Onu tanıyalı geriye dönüp baktığımda 13 yıl olmuş. 2002'de İletişim Yayınları arasında "Sırrını Surlarına Fısıldayan Şehir, Diyarbakır" kitabım çıktıktan bir süre sonra bir mektup almıştım kendisinden. Kitabımı Amerika Birleşik Devletlerine giderken uçakta okuduğunu ve kendine ait çok şeyler duyumsadığını, hissettiğini "çocukluk, ilk gençlik yıllarına" gittiğini hatta kendisine de "Şêx Davudê Bi Gulî" dediklerini yazmıştı.
Sonra kitap ve yazışma üzerinden muhabbetimiz ve dostluğumuz pekişti. Bir üçleme'nin ilk kitabı olan sözlü tarih çalışmamın "Diyarbekir Diyarım Yitirmişem Yanarım" kitabımda kendisiyle uzun bir görüşme yapmıştım ve kitapta yayınlanmıştı.
Davut Ökütçü'nün tanıştığımız 2000'li yıllarının hemen başından önceki Diyarbakır ilişkisini çok bilmem, kitapta anlattığı kadarını biliyorum. Ama bana hep sanki sözünü ettiğim iki kitabımdan sonra daha bir ivme ve bağ kazandığını / kazandırdığını Davut Ökütçü ağabeyin affına sığınarak zaman zaman düşünürüm.
Bütün bunları yazmamın sebebi kentine ait olan bir şehirlinin bağını güçlendirerek yaptığı bir hizmete mevzuyu bağlamak içindir.
2007 yılında kadim Diyarbekir'in Sur içinde eski bazalt taştan bir ev Türk Eğitim Vakfı'nın (TEV) Güneydoğu Anadolu Belediyeler Birliği üzerinden bir çocuk kütüphanesi projesine Davut Ökütçünün duyarlığı ile sahiplenilmesi ve sebep olmasıyla şekillenen bir bağ...
Balıkçılarbaşından kentin dört kapısından biri olan Mardinkapı'ya doğru yollandığınızda tarihi Abbas'ın Parkı'nın karşı sokağındaki bir mekandır seçilen ve adı Diyarbakır Sur Belediyesi Türk Eğitim Vakfı Davut Ökütçü Çocuk Kütüphanesi...
Açılışının yapıldığı 2007 yılından bu yana sekiz yıldır aksamadan desteği sürer Davut Ağabeyin, Çocuk Kütüphanesine.
En son geçtiğimiz günlerde Sur'da, Diyarbakır'da ve bölgenin diğer şehirlerinde HDP'li belediyelerce "Demokratik Özerklik" ve "Özyönetim" tercihlerinin hayata geçirilmek istenirken sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı iki günün hemen ertesinde geldi sevgili Davut Ökütçü Ağabey Diyarbakır'a. Kitap dostu kimi kurum ve şahsiyetlerden sağladığı, kendisinin de bizzat satın aldığı kitaplarla kentin çocuklarının ruhuna hitap etmek, kadim Amida'nın çocukları ile beraber kalbinin çarptığını hissetmek için.
Bu yaralı coğrafyada haylidir en çok çocuklar acı çekiyor, vuruluyor, yaralanıyor, hatta katlediliyor.
İşte böylesine bir ortamda Davut Ökütçü'nün TEV'le birlikte böylesine anlamlı müdahilliği çok kıymetli. Ne acı ki; çocukların, özellikle Kürt çocuklarının kurşunlanarak katledildiği, sürgün Kürt çocuklarının cesetlerinin tatil beldelerinin sahillerine vurduğu bir garip ve tuhaf zamanda maalesef böylesine naif çabalar yaygın medyanın ilgisine mazhar olmuyor / olamıyor.
Bir mekana, bir şehre, bir coğrafyaya aidiyet bağıyla bağlı olmak "Seni uzaktan sevmek / aşkların en güzeli" şarkısından daha öte bir şey olmalı. Bunu becerenler ise bu şarkının sözlerine inat edip, tavır koyup yakına / yanına / bağrına gelenler. Davut Ökütçü bunların içinden seçili biri. İyi ki kendisini tanımışım / kitabıma konuk olmuş. Kitaplarla Çocukların kütüphanesine ev sahipliği yaparak kalıcılaşmış...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.