Savaş Meydanında Çocuklar
Geçmişten beridir sürüp gelen hikâyelerin öyküsü hep devam ediyor. Çünkü yaşanan ekonomik ve siyasi çatışmalar hiç bitmiyor ve bitmeyecek gibi görünüyor. Ama unutulan şudur ki bu siyasi mücadelenin savaş ortamına dönüşmesi sadece savaş cephelerinde çatışanları değil, sivilleri de etkilediğidir.
Bu gün de milyonlarca çocuk, bir şekilde doğrudan veya dolaylı olarak, savaş ve şiddete maruz kalıp bu olayların kurbanı durumuna gelmektedir.
Savaşa doğrudan maruz kalmayan çocuklar ise, medya aracılığıyla yaşananlara dolaylı şekilde maruz kalıp bunun psikolojik travmasını yaşamaktadırlar.
Oysa çocukluk dönemi insanların yaşamında çok önemli bir yere sahiptir. Çünkü çocukluk dönemi kendisinden sonra gelen dönemlere de şekil veren bir dönemdir. Bu dönem öylesine önemli bir dönem ki gerek aile içerisinde gerekse aile dışındaki ilişkilerimizi belirleyen, sevgi ve nefret gibi duyguların oluştuğu meslek seçiminin belirlendiği etrafımızdaki insanlar hakkında ve kendi hakkımızda kararlar verdiğimiz bir süreçtir. Bu sebeple, suç işlemeye itilen, yasadışı olaylara karışan çocukların neredeyse tamamının geçmişlerine bakıldığında acı olayların izleri olduğu görülmektedir
Bununla birlikte, savaş ve çatışmaların olumsuz etkilerine doğrudan maruz kalan ya da tanık olan çocukların yoğun korku ve çaresizlik gibi psikolojik sıkıntılardan da yakındıkları bilinmektedir. Bu korkular olayın tekrarlanacağına, yaralanmaya ya da ölüme, yalnız ve savunmasız kalmaya, yaptıkları yanlışlar nedeniyle cezalandırılmış olmaya ya da suçlanmaya ilişkin olabilir. Örneğin, yakın bir aile üyesinin, akrabanın, arkadaşın veya öğretmenin kaybı söz konusu ise çocuğun bir üzüntü ve yas sürecine girmesi kaçınılmaz olacaktır. Çocuk, doğrudan olayın sorumlularına öfkelenebileceği gibi, olay karşısında kendisini korumakla yükümlü tuttuğu yetişkinleri de bu görevlerinde yetersiz kaldıkları için suçlayabilir. Çevresindeki yetişkinlere, topluma ve kurumlara karşı güvenini yitiren çocuk, yaşadığı kuşku ve yabancılaşma nedeniyle, hiç kimsenin kendisini anlayamayacağını düşünebilir.
Günümüzde ki savaşın izleri ise tamamen sadist bir bir gösteri;
Bu gün de milyonlarca çocuk, bir şekilde doğrudan veya dolaylı olarak, savaş ve şiddete maruz kalıp bu olayların kurbanı durumuna gelmektedir.
Savaşa doğrudan maruz kalmayan çocuklar ise, medya aracılığıyla yaşananlara dolaylı şekilde maruz kalıp bunun psikolojik travmasını yaşamaktadırlar.
Oysa çocukluk dönemi insanların yaşamında çok önemli bir yere sahiptir. Çünkü çocukluk dönemi kendisinden sonra gelen dönemlere de şekil veren bir dönemdir. Bu dönem öylesine önemli bir dönem ki gerek aile içerisinde gerekse aile dışındaki ilişkilerimizi belirleyen, sevgi ve nefret gibi duyguların oluştuğu meslek seçiminin belirlendiği etrafımızdaki insanlar hakkında ve kendi hakkımızda kararlar verdiğimiz bir süreçtir. Bu sebeple, suç işlemeye itilen, yasadışı olaylara karışan çocukların neredeyse tamamının geçmişlerine bakıldığında acı olayların izleri olduğu görülmektedir
Bununla birlikte, savaş ve çatışmaların olumsuz etkilerine doğrudan maruz kalan ya da tanık olan çocukların yoğun korku ve çaresizlik gibi psikolojik sıkıntılardan da yakındıkları bilinmektedir. Bu korkular olayın tekrarlanacağına, yaralanmaya ya da ölüme, yalnız ve savunmasız kalmaya, yaptıkları yanlışlar nedeniyle cezalandırılmış olmaya ya da suçlanmaya ilişkin olabilir. Örneğin, yakın bir aile üyesinin, akrabanın, arkadaşın veya öğretmenin kaybı söz konusu ise çocuğun bir üzüntü ve yas sürecine girmesi kaçınılmaz olacaktır. Çocuk, doğrudan olayın sorumlularına öfkelenebileceği gibi, olay karşısında kendisini korumakla yükümlü tuttuğu yetişkinleri de bu görevlerinde yetersiz kaldıkları için suçlayabilir. Çevresindeki yetişkinlere, topluma ve kurumlara karşı güvenini yitiren çocuk, yaşadığı kuşku ve yabancılaşma nedeniyle, hiç kimsenin kendisini anlayamayacağını düşünebilir.
Günümüzde ki savaşın izleri ise tamamen sadist bir bir gösteri;
Çünkü son on yılda iki milyona yakın çocuk savaşlarda çoğunlukla acı çekerek, tıbbi yardım olmaksızın ve bazen yapayalnız öldürülmüştür. Dört milyondan fazla çocuk ise sakat kalmıştır. Bir milyon çocuk ise öksüz kalmıştır. Ölümler düşünülen en büyük kayıp olmasına karşın kaybettiklerimiz bunlarla sınırlı değildir. On iki milyon çocuk, evlerinin koruyuculuğundan uzaktır, bu çocukların üçte biri mülteciler veya toplumdan dışlanmış kimseler için yapılan kamplarda istismara açık koşullarda ömürlerini geçirmektedir. Bazıları ise toplama kamplarındadır.
Her yönüyle hayatları mahveden savaşın, çocuklar üzerindeki yıkıcı etkisi tartışılmaz derecede büyük ve acı verici. Bugün bile uluslararası kurumlarca, insan ve çocuk hakları adı altında çocukların refahı korunmaya çalışılsa da, savaşlar devam ettiği sürece çocukların verdiği zorlu mücadele de asla bitmeyecek. Biz de bu içerikte, savaşın ortasında büyüyen çocukların dramına şahit olucaz belki ilerde onlardan biri oluruz!
“Sözsüz, yazısız, toplumsuz ve hepsinden kötüsü süre giden korku ve zora bağlı ölüm tehlikesi ve insan yaşamı yalnız, yoksul, kaba, kötü ve kısa.” Thomas Hobbes,
Her yönüyle hayatları mahveden savaşın, çocuklar üzerindeki yıkıcı etkisi tartışılmaz derecede büyük ve acı verici. Bugün bile uluslararası kurumlarca, insan ve çocuk hakları adı altında çocukların refahı korunmaya çalışılsa da, savaşlar devam ettiği sürece çocukların verdiği zorlu mücadele de asla bitmeyecek. Biz de bu içerikte, savaşın ortasında büyüyen çocukların dramına şahit olucaz belki ilerde onlardan biri oluruz!
“Sözsüz, yazısız, toplumsuz ve hepsinden kötüsü süre giden korku ve zora bağlı ölüm tehlikesi ve insan yaşamı yalnız, yoksul, kaba, kötü ve kısa.” Thomas Hobbes,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.