Kutsal Çember’e Hapsolmak!
Murathan Mungan demişti hani şiirinde;
“Ya dışındasındır çemberin
Ya da içinde...”.
Şiire yol olan hikâye, coğrafyanın ritüelinden beslenir, yol alır. Adı “Mezopotamya Üçlemesi”* olarak ünlenen üçlemeden biri, Mahmud ile Yezida’da alır başını gider ritüel...
Çizilen çemberin içinde ise insan teki, çemberin dışında kalan her kim ise o çembere giremez! Çemberin içindeki de çemberi çizen çizilen çemberi silmedikçe çemberden dışarı çıkamaz.
O çemberin, adeta çemberin içindekinin yaşam örgüsü, geleceği ile ilgili bir bağı vardır artık.
İşte ritüelin ana esin kaynağı şudur ki; Tanrı, bir melek olan Tawûs’u yanından kovmuştur. Binler yıl uzak kalmıştır Melekê Tawûs Tanrı dergahından. Sonra bir gün bağışlanmıştır. Ve tanrının yanından ayrılırken halkının yaşadığı mekânı göstermek için başparmağı ile bir daire çizip işaret etmiştir melek, ve “işte bu daire içinde yaşayan benim halkımdır” demiştir.
Ne acı ki, sicillerine Êzidîler olarak işlenen o çemberin içindeki halk tarih boyunca kendi dışındakilerden inançları nedeniyle genellikle zulüm gördü. Hayat onları adeta ötekileştirerek çemberin içine tutsak etmişti.
Ritüelin tanrıya “referans” verilip adeta bir kader yumağı olarak varlık bulup mesellere, çizimlere, sinema filmlerine, tiyatro oyunlarına ve dahi edebi metinlere malzeme olmasından hayli sonra! Çember, modern zamanlarda büyük ölçüde hikâyenin kahramanları ile hiç ilgisi olmayanlarca; yaşamak istiyorlarsa eğer, kendilerini korumak için kendileri dışındakilerce çizilen birer çember içinde kalmalarını işaret ediyor şimdilerde.
Koronavirüs, Covid-19 Aralık 2019’dan bu yana küresel bir salgın olarak tüm dünyayı kuşatması altında tutmayı sürdürüyor.
Ve Mart ortasından beri, iki buçuk aydır süreduran evdekal yasaklı hâli 1 Hazirandan itibaren adına “yeni normal” denilen bir sürece giriyor.
Açık alanlarda, plajlarda, parklarda ancak içinde olununca izin verilecek ve birbirleriyle uygun uzaklıklı çemberler içinde kalarak “sosyalleşebilecek” insanlar.
Ne zamana kadar mı? Çemberi çizen irade çıkıp da; “tehlike geçti, çemberin dışına çıkabilirsiniz artık” deyinceye kadar!
Asıl hep çemberinin içindeki tebaa ise, onları sormayın. Onların çemberi; alın yazıları, kaderleri! Günde iki kez; Bir kez gün doğarken doğan güneşe, bir kez de gün batarken batan güneşe yüzlerini döndürüp ellerini kavuşturdukları zamanlardan bu yana...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.