Kitabın orta yerinden konuşmak!
Bilinen ve yaygın bir halk deyimidir.
Doğru kelam eden ve doğruluğu ile birlikte güzel de konuşan, güzel de konuştuğu gibi sahici olan, dinlenirken “kitabın tam ortasından konuşuyor” derler.
Kitabın orta yerinden konuşmak marifet işidir.
Marifet ise her daim iltifata tabidir.
Geçtiğimiz haftayı hafta boyu kitapların dünyası ile yoğrularak yaşadık.
Diyarbakır’da beş yıldır her yıl Mayıs ayının üçüncü haftasında düzenlenen “TÜYAP Kitap Fuarı” ile geçiriyoruz.
Her yıl gelişen ve büyüyen bir ivme ile kitap fuarı kente hayli zenginlik katıyor.
Kenti şiddetin ve katliamların yaşanmadığı dönemlerdeki kültürle, kitapla yoğrulmuş geçmişle yeniden ilişkilenmesine bağ kurmasına ortam hazırlıyor.
Hep anlatılır.
Bir gazeteci ve gezgin gelir kente yıllar önce.
Bütün şehri dolaşır, sonra geldiği uzak ülkesine geri döner.
Döndükte sonra bir yazı yazar ve yazının bir yerinde demeye getirir ki!
Günün herhangi bir namaz vaktinde bazalt taşlardan sur duvarlarının içinde ve tam orta yerinde yer alan eski bir mabet, Ulu caminin ana cümle kapısının önünde durun. Namazdan sonra dağılan ve kapıdan çıkan cemaatin içinden rastgele bir kaçını ellerinizi yana açarak kucaklayın. Sonra kucakladıklarınızın ne iş yaptığını kimliklerini sorun. Her biri ya şairdir, ya sanatçı, ya sanatkâr…
İşte aslında kentleri kent yapan biraz da bu insanın kendiyle hemhal olarak vücuda getirdiği ve yaşadığı kentiyle yüzleştirdiği kimliği, kişiliğidir.
İnsan, kimlikli insan yoksa kentler koca hapishanelerdir. Mekânlar manzumesidir.
Asıl kenti kent yapan insandır insan.
Bu sebeple binler yıldır eski ve kimlikli kişilikli şehirleri var eden ve dünya durdukça ayakta kalmasını sağlayan kentin insanıdır.
Bu sebeple çağlar boyu Diyarbakır’ı var eden şahsiyetlerle var olmuştur kadim Amid şehri.
Dönün bakın geriye nice sultanlar, padişahlar, valiler, siyasal erk sahipleri gelip geçmiştir kentin şeceresinden.
Kaçının adı bugün bu eski ve kadim kentle birlikte anılmakta.
Ben deyim size hemen hiçbirinin…
Ama sıradan bir kentliyle kentin kimliği, kişiliği ile buluşmuş şahsiyetlerini sorun, size ilk ağızdan en az onunu sayar.
Ve biz işte bu şahsiyetlerin hemşehrisiyiz derler.
İşte kentliyi ve kenti kent yapan budur.
Diyarbakır’ı kitapla bunca yoğun buluşturan da budur.
Bu sebeple bu şehirle ilke defa ve sonrasında defalarca buluşanların “acaba Diyarbakır’a yerleşsek mi” demeleri boşuna değil.
Diyarbakır çölde bir vahadır, anlayana…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.