Hey, sivil yürek taşıyanlar(2)
Farklılığa tahammül yok. İlle de herkes gibi mahkeme suratlı olacaksın! Beyaz bayrak sallayacaksın ve esen rüzgârdan yana ve yağcılık ve yalakalık ve mutlaka! Asla! Asla! Asla!
RÜZGARA KARŞI...
Kalas gibi adamım oldum olası
Bütün mahlûklar rüzgâr yönünde
Bense burnumun dikine dikine
Düzenin bana uyacağı söz konusu bile değil
Benim uyacağım hele hiç değil
Düzenine de, sistemine de hey!
Eğilip bükülmem
Kırılırım da kralına uymam!
Vicdanımla barışık olmazsam yaşayamam!
TUFANLARDAN ARTAKALAN J&J YAYINLARI MAYIS 2015
Kendi insanlarının yarattıklarına düşmanca duygular besleyenlerin, sömürge zihniyetli olduklarını bilmez değilim. Yine de canımın çok sıkıldığı durumlar oluyor. Adam okuma yazma bilmiyor, sana ahkâm kesmeye kalkıyor! Halkını da, yetmiş yedi sülalesini de ezenlere kafası önünde yaltaklanırken, önümden burnu havada geçiyor! Onu alıp avucumun içinde sıkabilirim! Yabani bir geçmişim var ve ben feodal bir gelenekle sevgi, saygı ilişkisi içinde büyüdüm. Sonrasında buna “devrimci eğitim, devrimci ahlâk” da eklendi; yani çifte su verilmiş mertlikle biçimlendik! Sigortalarım atmasın, kimseye kıymayayım diyorum yani! Ve çoğu kez kendime kıyıyorum!
SOKAKLARDA...
Barbar bir geçmişim var/Sokaklarda/Kahkahalarla
Önüme gelenleri dizerdim/Yani sıraya…
Şimdi kalbim/Gün boyu
Dicle’min suları yumuşaklığında/Damarıma basılmasın ama
Amed’imin surları kadar sıkılaşır
TUFANLARDAN ARTAKALAN J&J YAYINLARI MAYIS 2015
Benim kızdığım tek tek, kendini bilmezler değil! Bu bilmezliği üreten atmosferdir canımı sıkan! Hani Sokrat, ne zaman cahillerle tartıştımsa yenildim, der ya! Ne yazık ki halen de öyledir!
“İnsanlar arasında iyilikten başka hiçbir üstünlük kabul etmem. Karakterin olmadığı yerde ne büyük sanatçı ne de büyük mücadele anlamı vardır. Orada var olan zamanın yok ettiği, içleri boş yaratıklardır. Bütün mesele büyük görünmek değil, gerçekten büyük olmaktır.” Ludwigvan Beethoven
“Ahlâki üstünlüğün çevresi bir sisle kuşatılmıştır.” Arthur Miller
“Ben buradan başka bir şeye de değinmek istiyorum. Ben kendi payıma, alçakgönüllülüğün bir erdem olduğunu bilirim. Sonra bizim burada da yaşama biçimimizdir. Ama “Tevazu gösterme gerçek sanırlar!” ve “Cehenneme giden yolun taşları, iyi niyetle döşenmiştir.” sözlerinin de yabana atılmayan, sıkı sözler olduğunu bilirim. Gelişimi engellenmiş, baskıların yoğun olduğu bölgemizde, çevremizde hele de iyi bir insan isen, ağzınla kuş tutsan değer göremezsin. Bir Kürt atasözümüz: “Giyayê hewşê tehl e!” (Avlumuzda yetişen ot, acıdır!) der. Kompleksin açığa çıkarıldığı muhteşem bir saptama. Bizim burada, susuzluktan kavrulmuş insanlara çölde vaha olsan, gider bir kaktüse sarılırlar! Aşağılanmaya alışmış bir insana dostça yaklaşsanız, o kişiden tepki de görebilirsiniz! Sözün, senetlerden daha geçerli olduğu zamanlarda biçimlenmiş yüreğim. O hayır ve bereketli günler adına diyorum: Ben kendi payıma, hiçbir alçak ve alçaklık için kişiliğimi değiştirmem! Ama bu durumu da asla göz ardı etmem!
İnsanlar, Tanrı’nın kendilerini takdir etmelerini beklerler. Tanrı, insanları pek de takdir etmez! Bu çaresizlik; karşılarına çıkan ve onları aşağılayan güçleri, insanların gözünde büyütür. Uşak ruhluluk, böyle boy verir. Bir toplumda demokrasi yoksa diğer birçok disiplin gibi eleştiri de kurumsallaşmamış demektir. Aykırı görünebilir; ama baskıcı toplumlarda insanları hor gören, aşağılayan tipler; zayıf kişilikli insanların gözünde büyür! Çünkü böylesi toplumları yönlendiren, korkudur! Ve insanlar, kimler güçlüyse onlardan yana olurlar. Ve bileşik kaplar örneği, her disiplinde tiranlıklar oluşur. Ciğeri beş para etmez diktatörlerin ve diktatör bozuntularının da varlık sebebi budur. “Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler!” Hani Ahmed Arif, uşak ruhlu insanlar için diyor ya:
“Hazır ırzını vermeye
Yiğitler vuruldukça…”
Ve yiğitler de baskıcı toplumlarda sürekli vurulur! Ve milyonlar da sürüleşir!
Toplumların eşitliğe ve özgürlüğe ulaşamamalarının nedeni çoktur. Çürümüşlük, yıllardır süregelen bir bozulmanın sonucudur! Ve bu bozulma, bugünden yarına da değişmez; ama toplum, birikim sonrası irkilip silkelendiğinde ışıklı bir ufka yolculuk başlamış demektir! Yıkılmaz görünen taşlaşmış sistem, üfürüldüğünde dağılan bir kabuk tozuna dönüşür! Nitelik, biraz da öyle görünür olur.” Aydın ALP
AŞKI OLMAYANIN ŞİİRİ OLMAZ
GAZETE VE EDEBİYAT DERGİLERİ YAZILARI (1994-2018)
J&J YAYINLARI EYLÜL 2018 DİYARBAKIR
Okumasam, yazmasam, acılarımı ve sevinçlerimi paylaşmasam; ben başka nasıl yatışırım? Her zaman da kahkaha atılmıyor ki! Herkesin kendisi olduğu, sevgi ve güzelliklerle yüklü bir hayat dileğiyle sevgiler, saygılarımla…
Aydın ALP Haziran 2019
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.