DELİ FERHO-1
Deli Ferho
Sofi Galip, Yahudi Yuanna’yı öldürdüğünde takvimler 1947 yılını gösteriyordu… Yuanna ölünce Yahudiler ve diğer Gayrı-Müslimleri bir korku alır, önce varlıklı, zengin Yahudi Tüccarlar Filistin’e göç ederler. 1948 yılında işgal edilen Filistin topraklarında, İsrail devleti resmen kurulunca diğer Yahudiler kenti terk ederler, birkaç yoksul ve Deli Ferho (Ferha) hanım kalır…
1
Kendisine Ferho denilmesinden hoşnut olmadığından, Selma ismini alır ve soranlara defalarca vurgulayarak:
“Ben Selma’yam Selma!”
Deli Ferho, sıska, çelimsiz, zayıf, uzun boylu, “Kikirik” tabir edilen bir tipti, sürekli şalvar ve erkek ceketi giyerdi!
Önceleri; Yenikapı’daki Yahudi Mahallesinde sabahtan akşama kadar, ırkdaşları ve dindaşlarının evlerini arşınlardı, o ev senin bu ev benim her eve girip çıkardı, onun için ev mekân öemli değildi, Gâvur Meydanı’ndaki mahalleli tarafından sevilen bir hatundu, Ferho için her ev kendisinindi sofra buldu mu çömelirdi; destursuz!
Dipnot…
Sofi Galip Yuanna’yı öldürdükten sonra, Gayrı-Müslimleri bir telaş ve korku almaya başlar, Yahudiler bu ölüm korkusundan dolayı Diyarbakır’ı terk etmeye başlarlar ve İstanbul’da İsrail Devletinin himayesinde olan gemilerle İsrail’e gittiler…
Göç edenler arasında İsrail Dışişleri Bakanlığı ve Savunma Bakanlığı yapan “Moşe Dayan” da Diyarbakır Yahudilerindendir.
Moşe Dayan 1960 yılında, Diyarbakır’ı ziyaret eder, Gâvur Meydanındaki Arap Şeyh Cami civarındaki babaevini görmeye gider, belki de anılarını tazeler; kim bilir!
Diyarbakırlılar, Gayrı-Müslimlere “Gâvur, Fılle” Yahudiler de “Moşe” derlerdi!
Üç kere soykırıma tabi tutulan Yahudiler mazlum bir halkken, birden anakonda rolüne büründüler, emperyalist ve sömürgecilerin egemenliğinde, Filistin’de ağababaları sayesinde bir devlet kurup, Amerika’nın ileri karakolu oldular…
Diğer bir deyişle Amerika’nın jandarma karakolu olup soykırıma başladılar, Amerika bir mazlum halktan soykırım yapan bir halk yarattı…
2
Rivayet olunur ki; Ferha Hanım, Müslüman bir gence âşık olur o yüzden aklı ziyan, meczup olur ve İsrail’e gitmez, bu sadece bir şehir efsanesi olarak kalır…
Yahudiler göçüp gittikten sonra, Yahudilerin kilitli evlerin kapıları, kilitleri kırılıp malları-mülkleri yağmalanır, ardından da o evlere çökerler, işgal ederler sonra da evleri sahiplenip yerleşirler. Gavur Meydanı’na ecüş-bücüş kerpiç evler yapılır, genelde bu evlere dadananlar, Kore Savaşı’na gidenlerin aileleriydi, o yüzden de bu mahalle; Koré Mehlesi olarak anılmaya başlandı! Yokluk, yoksulluk yıllarıydı Kore Savaşına giden ailelerin geride kalanların yoksullukları ikiye katlanmıştır. Kore Savaşına giden ve ardlarında bıraktıkları aileler başlarını sokacak bir damları olsun diye gecekondular oluşturdular, Gâvur Mahlesi kısa sürede Koré Mehlesi yani Müslüman Mehlesi oluverir, Diyarbakırlıların deyimiyle Mehlayé Kotuğa!
Deli Ferho kimsesizdi, Hasırlı Mahallesindeki Sinagog’da yatıp kalkardı, ölümden, öldürülmekten çok korkan biriydi, dudaklarında bir cümle tekerleme olmuştu yürürken bile bu cümleyi söylerdi: -Ben bi qırtik Yahudiyem, bi qırtik de Müslümanam… Ben bi qırtik Yahudiyem, bi qırtik de Müslümanam, ben Selma’yam Selma! Söylene-söylene yürürdü…
Yahudiler kenti terk ettikten sonra Ferha Hanım, olayın vahametini anlamış olacak ki önce ismini değiştirir, sonra da falcılığa başlar. Gününü kendi mucidi olduğu süpürge falına bakardı kendince, dur durak bilmeden her eve girip çıkarak günü bitirirdi, boynunda asılı bir torbası vardı, kim ne verirse haşlanmış patates, domates, soğan, ekmek, mevsimine göre meyve ve ekmeğine azık yapacağı her türlü yiyeceği torbasına koyardı…
Ferha Hanımın süpürge takıntısı vardı, süpürge falına baktığı kişinin süpürgesini geri vermezdi, süpürgesini kaptırmak istemeyen kadınlarla aralarında süpürge kapma telaşı olurdu…
Deli Ferho, zamanla kendince geliştirdiği süpürgeye, bir de deve kemiğinden yapılmış tarak ekledi, tarakla fal bakmaya başlar. Tarak Falına baktığından sonra, tarağı da geri vermezdi, fal baktıran kadınlar Ferha’nın bu huyunu bildiklerinden evdeki dişleri kırık olan taraklarla fal baktırırlardı… Sonraları Paşa Hamam’ında kadınların hamam günlerinde naturalık yapmaya ve hamama gelen kadınların bebeklerine bakıp sırtlarını pışpışlardı, ninniler, şarkılar, türküler söylerdi, Diyarbakır manileri dizerdi, ama fal bakmayı da ihmal etmezdi, fal bakmayı kendine görev bilmişti…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.