"DAREBELERDEN KURTULMAK MÜMKÜN MÜ?"
Türkiye yaklaşık yüzyıldan fazladır darbelerle uğraşan, her darbe ile en az 20-30 yılını kaybeden, her darbeyle biraz daha geriye ket vuran bir Ülkedir maalesef.
1908 yılında İttihat Terrakinin başlattığı darbeler silsilesi en son 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsüne kadar sürgit devam edegelmiştir.
Türkiye Askeri yapısı, darbeleri kendinde bir hak olarak görmekte, kendince uygun bulduğu zaman ve zeminlerde darbe yapmaya kalkışabilmektedir.
Gerekçeler bulmak pek de zor değil zaten. Sultan Abdülhamid darbe gerekçesi ile başlayan bu süreç değişik gerekçelerle devam etmiştir. Bu hal Silahlı Kuvvetlerde içselleştirilmiş bir gelenek olarak durmaktadır.
27 Mayıs Darbesiyle beraber yapılan her darbe seçilmiş sivil siyasetçileri alaşağı edilmiş, “Ülkeyi yönetemedikleri” veya “iyi yönetemedikleri” veya “biz daha iyi yönetir ve düzeltir yeniden seçim yaparız” gerekçeleriyle darbelere kalkışılmış ve darbeler yapılmıştır.
12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan ve 15 Temmuz….
15 Temmuz’da din kisveli FETÖ şebekesi; Anadolu dindar halkının cesaret ve kararlığıyla püskürtüldü. Peki diğer darbeleri yapan Kemalist zihniyet mensupları, darbecilikten vaz geçmişler midir? Ya da kendi istekleriyle vaz geçerler mi? Veya Kemalistler bu darbeci damarı mahkum eder mi? Ufukta böyle bir durum görünmüyor maalesef.
Her darbe, Ülke kaynaklarını tüketen bir işlev görmüş, binlerce-onbinlerce mağduriyet ve küskünlük oluşturmuştur.
Türkiye’de siyaset; her seçimden sonra asıl yapması gerekeni yapmak yerine başka işlerle uğraşmış ve bu darbe geleneği de sürmüştür.
Oysa yapılması gereken şeyler bellidir. Bu Ülkenin darbelere zemin hazırlamaya müsait sorunları vardır. İstenildiğinde zemin oluşturmak için bu sorunlar kaşınabilmekte ve ortam darbelere hazırlanabilmektedir.
Bu sorunlar öncelikle çözülmeli ve Silahlı kuvvetler sivil siyasetin emrine yeni bir anlayış ve eğitim ile verilmelidir.
Bu sorunlar nelerdir? Din-laiklik, Kürt meselesi, Alevi-Sünni.
Bu üç sorun hem yaklaşık yüz yıllık sorunlardır, hem çözümsüz bırakılmakta olunan sorunlardır, hem de bu sorunların varlığı; Ülkenin insan potansiyelini, zihin ve zekasını, enerjisini tüketmekte, bu durum da ekonomik olarak bir şeyleri başarmayı engellemektedir.
Dayatmacı, dini dışlayan ve ötekileştiren laiklik anlayış ve uygulamaları dini alanı gerilimli, stresli bir alan haline dönüştürmektedir. Din ve dindarlığın baskılanması; FETÖ gibi güdümlü şebekelerin beslenme alanlarını oluşturmakta ve bu tür örgütlerin darbeye teşebbüs etmelerinin de alanlarının oluşmasına imkan vermiş olmaktadır.
Kürt meselesinin çözülememesi beraberinde ciddi can mal kaybıyla beraber kullanabilen dış mihrakları devreye koyabilmektedir.
Alevilik meselesi de her zaman kaşınmaya, harekete geçirilmeye müsait bir alan oluşturmaktadır.
Darbecilik geleneğinden külliyen kurtulmak için ne/neler yapılmalıdır?
Öncelikle bu üç sorunlu alana yönelmeli ve bu sorunlar çözülmelidir. Düşünebiliyor musunuz bir Ülke yaklaşık yüz yıldır bu üç sorunla boğuşmakta, çözüm üretmek yerine, değişik tedbirler ile sorunu ötelemekte, halı altına süpürmekte, yeniden baş gösterdiğinde aynı yöntemleri kullanmaktadır.
Bu çok tuhaf bir duruma karşılık gelmektedir.
Bu Ülke, Kemalizm’i rejim olarak benimsediğinden ve buna inandığından, bir sistem değişikliği yapmamakta direnmekte ve bu sorunları da; iç kamu oyunu cepheleştirme, yanında olanlar olmayanlar ayrımında amacıyla çok rahat kullanabilmektedir maalesef.
Öte yandan her siyasal parti beslendiği ve rahat kullandığı alanları kaybetmemek amacıyla çamura yatmayı, laf kalabalığıyla, polemiklerle, karşısında olanı suçlamayı tercih etmektedir.
Bu hal, çözüm yerine çözümsüzlüğe imkan vermektedir.
Tarihsel birikim ve tecrübesi bu sorunları çözmeye yeterli olan bu Ülke, kısır ve günü kurtaran ama sorunları daha bir çıkmaza öteleyen siyaset erbabının tutumuyla çözümsüzlüğü arttırmaktadır. Bir kesim siyaset ise doğrudan rejimi kollama görevini üstlendiğinden zaten çözüm aramamaktadır.
Eğer bu Ülke siyaseti; bu sorunları çözmek yerine günü kurtarma, bana çok da bulaşmasın mantığıyla çekişme ve didişmeyi sürdürürse, darbecilik gelenek ve alışkanlığını da ortadan kaldıramayacaktır.
Oysa siyaset kurumunun önceliği bu sorunları çözmeye ayırmak, kendi insanının çok şeyini alıp götüren bu sorunları bir daha yaşanmayacak şekilde çözerek yola devam etmek, bu amaçla da sorunun çözümü önünde ciddi bir psikolojik bariyer oluşturan ezber ve inanışlardan kurtulmak zorundadır.
Bu sorunların çözümlerinde uzlaşılan hususları da içeren yeni bir sivil Anayasa yapılması kaçınılmazdır. Bu amaçla siyasal partilerin kendi ideolojik bagajlarından ve ezberlerinden kurtularak işe koyulmaları gerektir.
Bu sorunların çözümlerinde uzlaşılan hususları da içeren yeni bir sivil Anayasa yapılması kaçınılmazdır. Bu amaçla siyasal partilerin kendi ideolojik bagajlarından ve ezberlerinden kurtularak işe koyulmaları gerekir. Wesselam.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.