Bizler iyi yetiştirildik
Geçen gün Silvan yolu üzerindeki villalara gidecektim. Tam Seyrantepe’ye geldim Karaçalı minibüsü geçti. Arabayı kaçırdım. Diğer araç kırk beş dakika sonra gelecekti. Hava çok sıcaktı, beklemem mümkün değildi. İlçelere giden minibüslere yöneldim. Hani ilçemize giden minibüse yaklaştım. (İlk görev yerim olması nedeniyle Hani ilçesine ayrı bir sempatim var.) Direksiyonda gençten biri vardı, gayet kibar bir şekilde, “Kaptan Bey, mümkünse beni villalara kadar götürebilir misiniz?” dedim, demez olaydım. Sanki beni döver gibi, “Bekle, yolcilar binsin!” Kenara çekildim. Güneşin altında beklemeye başladım. Minibüs zaten doluydu, başka yolcu falan da yoktu. Boş yer olarak sadece kapının yanında plastik bir tabure vardı. Yaklaşık beş dakika bekledim, “Gel hadê.” Yapacak bir şey yok, mecburen emre itaat ederek minibüse bindim, tabure çok alçak olduğu için oturamadım öylece kapının yanında bir yerlere tutunup kaldım. Minibüsün hareketiyle sağa sola yalpalamaya başladım. Koltuklara yerleşmiş olan yolcuların kaçak bakışlarının dışında kimsenin umurunda değildi düşmüşüm kalmışım. Ki yolcuların çoğu gençlerdi. “Ücret ne kadar? diye sordum, “Beş lira.” İki liralık yol ücretine beş lirayı verdim. İnmeden önce; “Hepinize iyi yolculuklar diliyorum. Benim ilk görev yerim Hani’ydi, sanırım bundandır bir kuvvet beni bu minibüse yöneltti. Belki de sizlerden birinin annesini ya da babasını ben okutmuşumdur. Ben okuttuğum tüm öğrencilerime toplu taşıma araçlarındaki davranışlarımızı tam olarak öğretmişimdir. Ama görüyorum ki bir yerde bir eksiklik var, babalarınız ya da anneleriniz benim öğrettiklerimi size öğretememişler…” dedim ve bu kez kaçak değil şaşkın bakışlar arasında düşmeden araçtan indim.
İnerken de büyüklerimden kulağıma küpe olan, “Çocuk azizdir ama terbiye çocuktan daha azizdir.” sözünü ister istemez mırıldandım kendi kendime…
Evet, büyüklerimiz bu söze bağlı kalarak değerler anlamında bizi doğru yetiştirmiş. Değerler muhafaza edilmelidir. Geçmişi idealize edin demiyorum ama değerli olan neyse çocuklarımıza onu vermeye çalışmalıyız. Çocuklarımızı doğru yetiştirmek: geleneksel olarak, terbiye diye tanımladığımız davranış biçimlerini öğretmekten ibarettir. Biliyoruz ki çocuklar, yetişkinlerden farklı olarak açlık, keyif, uyku gibi dürtülerini anında karşılamak ihtiyacında olurlar. Terbiye, bu dürtülerin zaman ayarlarının yapılmasıdır. “Aç bırakın.” demiyorum ama yemeğe yakın zamanda, “acıktım” diyen çocuğun eline abur cubur verip susturmak yerine “bekle”, uyku saatinde televizyon izlemek isteyen çocuğa, “Hayır, uyku saatin geldi. Yarın uyku saatinden önce izleyebilirsin.” diyebilmek; çocuklarımıza kazandırabileceğimiz en temel vasıflardadır.
Bu vasıfları çocuklarına kazandıramayan ebeveynler çok var. Günümüz ebeveynlerinden, bu olgunlaşma sürecini tamamlayamamış o kadar çok kişi var ki. Meslek hayatımda çokça karşılaştım örneklerine. Bu tür ebeveynler sırf kendi rahatını bozacak diye çocuklara ne zaman ne isteseler verirler sonra da en iyi ebeveyn rollerine bürünerek; “Bir isteğini iki etmedik.” diye diye övünürler. Oysaki çocuklarına bu tür kazanımları kazandırmaya gücü yetmeyen anne babalar olduklarının farkında değiller.
Bazı uzmanlara göre; çocuklar özgür bırakılmalı, her istediklerini yapmalı deniyor. İstediği şeyi istediği zaman yapan çocuğa, istemediği bir şeyi asla yaptıramazsınız. Bu durumda ipler kopar, çocukla aile arasında sürtüşmeler başlar. İşler bu duruma gelmeden çocuğa bazen istemediği bir şeyi yapmayı öğretebiliriz. Örneğin: Diyelim ki çok hoşlanmadığı bir kuzeni hastalandı. Hoşlanmadığı için geçmiş olsun ziyaretine gitmek istemeyecektir. Bunu zorlayarak değil de karşımıza alıp tatlı bir dille anlatabiliriz. “Çocuğum, insan bazen istemediği şeyleri yapabilir. Kuzenin hasta, biliyorum çok da hoşlanmıyorsun ama yine de geçmiş olsuna gidebilirsin. Çok isteyerek yapmasan da yaptığında kendini çok iyi hissedeceksin. Bundan çok eminim.” dediğinizde yumuşayıp istemediği bir işi kendini iyi hissedeceğinden yapacaktır. Binlerce yıldır süregelen bu evrensel değerleri çocuklarımıza vermeliyiz.
Unutmayalım ki saygı, bireyi yücelten bir değerdir.
Şen, esen ve sağlıkla kalın ama TİGRİS’siz kalmayın emi…
Birsen İnal
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.