Amed’in dengbêjleri…
Çok eski ve kadim kentin, yine kendisi kadar eski bir evinin bazalt taştan avlusunun ortasında oturmuşlar, yüzyüzeler, kasketliler, kimileri şalvarlı, pantolonlular şehre uymuş.
Bazılarının omuz ve boyunlarını sarmalayan şalları var, bir de hepsinin ellerinde tespihleri…
Başka da bir şeyleri yok, ne bir aksesuarları, ne de enstrümanları…
Ortaklaştıkları tek zenginlik, yaşları.
Orta yaşlarını geçip de yaşlanalı epey olmuş, çoğunun destek aldıkları, değneklerinden belli.
Sanki binyıldır orada, öylece duruyorlar. Dünyanın hâlini, ahvalini izliyorlar. Çözüm bulmak belki işleri değil, çok iyi biliyorlar. Ama tarihe kayıt düşmek işleri, çok iyi biliyorlar.
Birbirlerini iyi tanıyorlar, hitaplarından belli!
Ne diyeceklerinden adları gibi eminler, binler yılın anlatısını yüklenmişler hançerelerine, sadece sesleri var…
Ellerinin ayasını kulaklarına siper edip söylüyor, hep söylüyorlar, sesleri var ve sadece söylüyor, hep söylüyorlar…
Binler yıllık eski ve bazalt şehrin, bazalt taş avlusundalar.
Söylüyorlar…
İşleri bu,
onlar
Amedli dengbêjler…
Olur ya!
Birgün yolunuz suriçindeki Mala Dengbêjan’a düşerse oradalar, haberiniz olsun…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.