Üniversite ağaca düşman mı?
Yanlış anımsamıyorsam tarih 2008 yılıydı basına düşmüştü Orman Mühendisleri Odası Genel Başkanı Ali Küçükaydın’ın basın açıklaması. Hayli tartışma yaratmıştı. Batıdaki yangınlar için komisyon oluşturduklarını, rapor hazırlayacaklarını, yangın söndürme çalışmalarının canla başla yürütüldüğünü söylerken, Kürdistan’daki yangınları “terörle mücadele kapsamında” çıktığı için normal karşıladığını belirtiyordu ormancı ve oda genel başkanı Küçükaydın.
Batı’daki yangınlar için “Önemli olan mücadele yöntemleri ve bilinçlendirme çalışmalarını genişletmektir” derken Küçükaydın’ın bölgedeki yangınlara ilişkin yorumu ise aynen şöyleydi: “Doğu ve Güneydoğu’daki yangınlar terörle mücadelede konusunda oluyor. Soğukkanlı olmak gerekiyor.”
Sanırım hikâyenin bam teli!
Sorulmuştu meslek etiği açısından Ormancı’ya…
Bir tıp doktoru için Hipokrat Yemini, bir hukukçu için evrensel hukuk ilkeleri neyse; herhalde bir ormancı için de siyasal düşüncesi ne olursa olsun, ya da etnisitesi ve etnisitesinden kaynaklı siyasal tercihi neyi dayatırsa dayatsın, varlık nedeni eğer yeşili, doğayı korumak ve geliştirmek ise bu sözleri sarfetmek tek kelimeyle meslek etiğini hiçe saymak değil midir?
Elbette öyledir de!
Aradan neredeyse altı yıl geçmiş bugün koca bir üniversite orman yakmıyor ama orman kesiyor. Kimilerine göre ağaç kesiyor ama orman kesiyor demek daha doğru. Çünkü kesilen ağaç sayısı on bin ve içlerinde altmış yıllık ağaçların sayısı hayli fazla.
Neden mi kesiyor ağaçları ve koca ormanı yok ediyor, ilginç; “Böceklerden, sineklerden korumak ve halk sağlığı!”
Ne tuhaf, bundan tam 82 yıl önce de Diyarbekir Valisi sur içinde hava sirkülasyonu olmuyor bu sebeple “halk sağlığı açısından tehlike arzediyor, bulaşıcı hastalıklar yaygınlaşıyor” o halde surları dinamitleyerek yıkmak gerek diye karar verip uygulamaya sokmuştu.
O yıllarda Fransız arkeolog Albert Louis Gabriyel susmamış tepki koymuştu surların yıkımına karşı.
Ama bugün ülke susuyor on bin ağacın katliamına.
İstanbul Taksim Gezi’de on ağacın kıyımına yedi can verdi bu ülke. İki ay süreyle topyekun ayaktaydı Türkiye. Eğer çifte standart değilse neden suskun kalınır Hewsel’in çaprazındaki, Kadim Dicle Nehrinin öte yakasındaki orman kıyımına.
Hewsel Amed’in kahkülüdür. Hewsel’de ağaca kıymak, insanın sesini kısmak, nefesini kesmekle eşanlamlıdır.
Diyarbakır Orman Müdürlüğü basına yansıyan haberlere göre hazırladığı raporla destek vermiş Dicle Üniversitesinin orman ve ağaç kıyımına.
Sevdiğim bir şarkıdır. Benim zamanlarımın en iyi kadın seslerinden biri olan ve hâla yaşayan Müzeyyen Senar’dan dinlemeyi ısrarla sürdürdüğüm bir şarkının sözleridir bende çağrışım yapan: “Ormancı da gelir ise yıkar masayı / Söz anlamaz ormancı çekmiş kafayı”.
İşin esası, ben, bizim ormancı Ali Küçükaydın’ın 2008 yılında kafayı çekip çekmediğini ve o kem / talihsiz sözleri ayık kafayla mı söylediğini! elbette bilemiyorum. Ama dinden, imandan Allahtan peygamberden her daim fetva veren Üniversite camiasının ve tabi ormancıların 2014’te ayık kafayla raporlarını düzenlediklerini ve o ağaçlara kıydıklarını söyleyebilirim.
Tarihe bilim üreten bir kurum olarak değil, ağaç ve orman yok eden bir kurum olarak geçtiniz Dicle Üniversitesi benden söylemesi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.