Şeker de yesinler Maça da gelsinler
Saddam’ın ya da Esad’ın yönettiği bir ülkenin yurttaşlarıyız gibi bir durum hâsıl oldu/oluyor velhasıl.
Kimsenin kimseye güvenmediği,
Kardeşin kardeşi, kadının kocasını,
Kocanın karısını,
Arkadaşın arkadaşını,
Oğulların babalarını,
Babaların oğullarını sattığı!
Yolda yürürken, otobüste, minibüste yol alırken göz göze gelenlerin birbirinden şüphelendiği, bu şüphe ile göz kontrolünden geçirerek;
Alevi mi?
Kürd mü?
Türk mü?
Sünni mi?
Ajan mı?
IŞİD’li mi?
Cemaatçi mi?
FETÖ’cü mü?
Gibi, göz ve beyin jimnastiği ile ‘kimlik tespit’lerinin yapıldığı bir ülke ve yurttaşları olmak!
Yersen!
‘Yesen de bu, yemesen de bu’ dedikleri bir yaşama mahkûm edilmiş olmanın şokunu mu atlatamıyoruz, nedir?
‘Uyan, uyan Milli piyango’ diye bağıran, çocukluğumuzun Diyarbakır’ındaki yaşlı milli piyango satıcısının sesi kulaklarımda çınlıyor.
Milli piyango biletine uyansak ne, uyanmasak ne?
Çokta önemli değil.
**
‘Çocuklar ölmesin şeker de yiyebilsin’,
‘Çocuklar ölmesin maça da gelebilsin’
Diyebilmek önemli.
Arkadaşlarının, yaşıtlarının ölümlerine şu ya da bu şekilde sebep olduktan sonra, çocuklara arkadaşlarının helvalarını yediriyormuş gibi çikolata vermek ya da ellerine silah almayı özendirerek dağa çıkma yolunu göstermek arasında hiçbir fark yok.
İkisi de ihlali peşin yapılmış suç kapsamında.
‘Onlar ölmeden şeker yiyebilsin’
‘Onlar ölmeden maça da gelebilsin’
Diye.
Galiba uyanmak lazım!
Piyangocunun bağırmasını beklemek mi?
Ya piyangocu da vurulmuşsa?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.