Şeyhmus DİKEN

Şeyhmus DİKEN

Şehre yeni bir üniversite mi?

Şehre yeni bir üniversite mi?

Latince ‘universitat’ kelimesi ‘bağımsız tüzel kişiliğe sahip ve ortak çıkarları olan kişiler topluluğu’ anlamına geliyormuş. Mana bu olunca “vah ki ne vah” diyesiniz geldi değil mi? Demeyin...

Sözlü tarih çalışmalarımdan biliyorum: Niyet edilme evresi, 1940’lı yılların sonuna kadar giden, ama çeşitli nedenlerle engellemelere maruz kalan ve ancak 1960’lı yılların sonunda kuruluşu gerçekleşen yarım asırlık bölgesel bir üniversitedir Diyarbakır’ın Dicle Üniversitesi.

Türkiye’nin en geniş yerleşke alanlarından birine sahip olan Dicle Üniversitesi, kadim Dicle Nehri’nin hemen yamacında, manzaralı bir meyilin üstünde şehre karşı panoramik bir mevkide konumlanmış. Eski Ongözlü Köprü ile yeni Silvan Köprüsünün arasında kalan bölgenin tümü, yerleşke alanının içinde. Üniversiteyi şehre bağlayan iki köprünün tam da orta yerine denk gelen 30 yıl kadar önce sadece üniversite-şehir bağlantısı için düşünülerek yapılmış üçüncü bir köprüsü de var ayrıca Dicle Üniversitesinin.

Tıp’tan tutun Hukuk’a, Mühendisliklerden tutun, Fen-Edebiyat’a, Veterinerlik, Ziraat ve bilcümle diğer fakülteleriyle yıllardır tedrisatta. Öğrencileri, akademisyenleri ve idari personeli ile birlikte otuzbin dolayında bir nüfusla kentin sicilinde yer etmiş bir bölge üniversitesi.

En çok da “Tıp Fakültesi Araştırma ve İnceleme Hastanesi” ile adını bölgeye duyurmuş. Sağlıkta özelleştirmenin bu denli ayyuka çıkmadığı şöyle on yıl evveline kadar bütün bölgenin sağlığa dair türlü dertlerine “çare bulunsun” diye bölge insanının kapılarını sürekli aşındırdığı bir kurum Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi (Araştırma Hastanesi). Ve nedense, sadece hep Tıp Fakültesi ile anılan bir üniversite. Hâlâ üniversiteye giden minibüsler “Fakülte, Fakülte…” diye yolcu talep eder ve ön camlarında üniversite veya Fakülte diye yazar...

Genel anlamda “taşra” olarak merkezce ünlenen şehirlerde ve bizim şehrimizde  Üniversite(ler), yaşanan her bir şeyi Ankara, İstanbul gibi büyük metropollerle sınırlayan, bunların dışındaki yerleşim birimlerindekilere “taşra” gözüyle bakan anlayışlara; tam anlamıyla alternatif bir eleştirel duruş sergilemeleri gerekirken! Bunun hayli uzağında(lar) demek bugünün Türkiye’si için hiç kimseye şaşırtıcı gelmemeli…

Diyarbakır; içme suyundan tutun, kanalizasyon, şehirleşme, kentsel dönüşüm, rehabilitasyon, zorunlu göçe çözüm gibi bilcümle dertlerini “kent kimliği” adına her defasında yeni baştan yeniden kurarak oluşturmaya çalışan bir bölgesel alternatif metropol.

Şehir böyle bir misyonla, vizyona çıkınca elbette şehrin kurumlarına da çeşitli görevler düşüyor. Ve kent halkı da ister istemez şehrin kurumlarından bu vizyona yakışan davranış örnekleri bekliyor. Beklemek de hakkı…

İtiraf etmek gerekir ki; Dicle Üniversitesi bugün suyun, yani Dicle Nehrinin öte yakasında kalmış bir kurum görüntüsünden maalesef kurtulamıyor. Şehirde olan, biten birçok kültürel, sanatsal ve sosyal aktiviteden yeterince haberdar olamayan bir duruş çıkıyor ortaya Dicle Üniversitesi denince! Kurumsal manada kent dinamiklerinin arzuladığı ve beklediği sıcaklığı ve duruş olması gereken düzeyde sergilenemiyor.

Bu eksiklik fark edilmiş ki bir süredir şehirde “ikinci bir üniversite”ye ihtiyaç olduğu kentin başta Ticaret ve Sanayi Odası olmak üzere kimi kurumları tarafından sıkça dile getiriliyor. Bence de ihtiyaç, hem de ziyadesiyle!

Şehrin ve bölgenin hatırı sayılı düzeyde üniversite adayı öğrenci kitlesinin her yıl il ve ülke dışı tercihlere yönelmesi bunun somut kanıtı. Sırf bu sebeple de olsa böylesine bir 2. Üniversite seçeneğinin varlık bulması Dicle Üniversitesine de olumlu anlamda katkı sunar / sunacaktır.

Hazır konuya çentik atmışken kentin ilgili kurumlarının özel bir vakıf üniversitesi arzuladıklarını da dile getirmeliyim. Ülkenin bunca devlet ve özel üniversiteleri ile yığılı oluğu bir ortamda şehir de nasiplensin derken! On yıl kadar önce yine böyle bir istekle yola çıkıp başaramayan “Mezopotamya Vakıf Üniversitesi”nin koca bir hayal kırıklığıyla bugün kitap yayını, dil çalışmaları ve kütüphane işleriyle yetinmek durumunda kalma örneğini de hatırlatmadan noktayı koymuş olmayayım...

 

13 Aralık 2019 Diyarbekir

Şeyhmus Diken

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şeyhmus DİKEN Arşivi
SON YAZILAR