Meğer ne çok darp edilen varmış?
Bir aydan fazla bir zaman önce şehirdeki hırsız çeteleri tarafından bir akşam yemeğinden sonra darp edildiğimi yazmıştım.
Yazının yayınından sonra o kadar çok telefon, mesaj ve facebook, twitter notu aldım ki! Ben de şaşırdım.
Hem sadece benden önce, hem de hayli önce malum durumu daha şiddetle yaşayıp benim gibi kolunu bacağını kırdıranlar. Üstü başı parçalananlar. Sadece telefon değil, fotoğraf makinesi, çanta, cizdan ve paralarını kaptıranlar. Üstüne üstlük benim gibi gece değil, güpegündüz onlarca insanın tanıklığında hırsızdan korktukları için hiçbir engel olma durumu ile karşılaşmadan hırsız(lar)ca darp edilenler.
Hâlbuki şaşırmamak gerek. Bu ve benzer durumlar, Diyarbakır gibi eski ve “görücüsü, ziyaretçisi” bir de “sakini” olmak cezbedici olan şehirlerin neredeyse tümü için geçerli.
Örneğin tanık olmuşsunuz ve zorunuza gitmiştir ya! Kendi şehrinizde yabancı bir tur görevlisinin uyarısını! Hani turla gelenler otobüsten indiklerinde, ya da otelden topluca çıktıklarında tur rehberi uyarır. “Aman çantalarınıza sahip çıkın” diye!
Mesela ben Paris’e birkaç kez gittim. İlk gidişimde bana dostların uyarısı şu olmuştu. Yaya yürürken kaldırım kenarına bir araç yanaşır da, adres ya da benzeri bir şey sormak isterlerse uzak dur. Arabanın camından sarkıp sana ulaşabilecekleri mesafeden daha uzak dur. Sarkıp elindeki, kolundaki çantayı kapıp hızla araçla uzaklaşıyorlar. Ve çantasını vermek istemeyenler, ya da çantası koluna takılanlar araç altında kalıp yaralanıyor, ölebiliyor.
İstanbul ve diğer büyük şehirler sanki farklı mı? Elbette değil. Oralarda da yaşanıyor, darp, gasp, hırsızlık ve benzerleri.
Bunlar kapitalist düzenin insanı bencilleştiren, kendine yabancılaştıran, acımazsılaştıran “nimetleri”.
Asıl mesele bu sorunlara çözüm bulamayan yöneticilerde!
Yazı yayınlandıktan sonra üzerinden beş gün geçti. Sanıyordum ki, birileri ilgilenir, merak eder. Hak getire! Ne valilik, ne emniyet bırakınız bireysel olarak yaşadığımı, genel manada da bir açıklama yapmadı. Umurlarında olmadı. Demek ki onların nezdinde kentte asayiş berkemalmış!
Sadece Büyükşehir Belediyesi eşbaşkanı Sayın Fırat Anlı davet etti, makamında görüştük. Bu kangrenleşmiş sorunun çözümü konusunda bir süredir parti nezdinde çalışmalar yürüttüklerini, mutlaka müdahale edileceğini, rahatsız olduklarını ve geçmiş olsun dileklerini iletti, sağolsun.
Dört haftalık alçılı, bastonlu ve kırık ayaklı hâlim nihayet alçı sökülerek normal düzene girdi. Buna da şükür denir ya! Aynen on u dedim kendime. Doktor gözümü korkutmuştu. Belki ameliyata gerek duyulup platin de takılabilir demişti. İşte ona gerek kalmadı.
Umuyor ve diliyorum ki; kentin bu “bela”sı tez zamanda çözülür.
Şeyhmus Diken
22.07.2014 Diyarbekir
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.