Şeyhmus DİKEN

Şeyhmus DİKEN

Kürt Orta Sınıfı Tercihini Kullanırken!

Kürt Orta Sınıfı Tercihini Kullanırken!

Yedi Haziran pazar akşamı partinin (HDP) bütün uyarılarına rağmen “Bizi kimse durduramaz” çığlığıyla şehrin bütün alan ve caddeleri hıncahınç dolmuştu. Ne seçim kurulunun yasakları, ne de partinin “yasakları” kitlenin coşku paylaşımının önüne bariyer koymaya yetmemişti.

Hadi Yüksek Seçim Kurulu’nun yasağı anlaşılır oluyordu da! Partiye ne olmaya geliyor demeye vardırıyordu “Büyük İnsanlık”.

O kadar çok baskılanmış bir toplum yapısı üzerinden tepkisel coşku had safhadaydı ki! Parti de, yetkilileri de bir süre sonra hâle uymak durumunda kalmış, ama hiç değilse “aman taşkınlık olmasın, herhangi bir kaza bela yaşamayalım. Daha yeni ölülerimizi defnettik” diyorlardı.

Doğrusu coşku bizi de sarmıştı. Farklı bir ruh haliydi. Birkaç arkadaş coşkulu kitlenin ruh halini zaman zaman kendimiz de katılarak izlediğimizde, dikkatimizi çeken ortak noktaya parmak basmadan edememiştik.

Hayli tuzu kuru, markalı son model araçlar ve çok şık giyimli, albenili kadınlar erkekler bayraklar, dövizler ve sloganlarla kitlenin içinde ve önlerdeydiler. En iddialı sloganları da atmaktan imtina etmiyorlardı.

Bu sahneyi görünce hemen geriye sayım yaparak 2004 yılında yayınlanan “Amidalılar, Sürgündeki Diyarbekirliler”* kitabımda kentin 40 yıl evvelki belediye başkanı Mehdi Zana’nın anlattıklarını hatırladım.

Mehdi Zana diyordu ki; “Seçim çalışmaları esnasında bir gün Bağlar semtinden bir haber geldi. ‘Çabuk gelin’ diye. Hemen arkadaşlarla Bağlar’a gittik. Gördüğümüz manzara çok çarpıcıydı. Babaları çekçekçi hamallık yapan çocuklar çekçek arabalarını peşpeşe dizmişler. Her bir çekçek aracına da beşer, onar çocuğu bindirmişler ve ‘Başkan Zana’ diye slogan atarak Bağlar caddesinde yürüyüş yapıyorlar. Gözlerim doldu ve döndüm arkadaşlara dedim ki; ‘arkadaşlar bu iş bitmiştir. Biz Diyarbakır’da seçimi kazandık.’ Çocuklara sordum. ‘Nerden bunu akıl ettiniz’ diye. Çocuklar dedi ki; ‘Baktık bütün partilerin konvoyları hep taksilerle geçiyor. Korna çalıyor. Düşündük ve dedik ki; bizim partinin ve başkanın parası yok. Başkan da partimiz de bizler gibi yoksuldur. O zaman biz de babalarımızın çekçek arabalarını alır, süsler onlarla yürür ve desteğimizi gösteririz.’ İşte biz 1977’de seçimleri açık ara farkla böyle bir destekle kazandık”.

Kırk yıl sonraki manzaraya baktığımda Kürt Siyasal Mücadelesinin adeta “sınıf intiharı”ndan geçerek Yoksul Kürt Çocuklarının kararlı mücadelesi ile başlayan haklı savaşlarının Kürt Orta Sınıfını da şekillendirdiğini ve tercih hakkını kullanarak bugünlere getirdiğine tanık oldum.

Kentin sadece yoksullarının yaşadığı semtlerde değil, ekonomik durumu hayli iyi diyebileceğimiz semtlerinde yaşayanların da oy tercihlerini Halkların Demokratik Partisi’nden yana kullanmasının bir başka karşılığı da Kürtlük üzerinden Türkiye Haritasında bir yer sağlamanın özgüvenidir.

Şimdi bu sınıfsal ve ulusal “Özgüven”i pekiştirecek adımları hızla armanın vaktidir. Seksen vekilli bir siyasi parti grubu oluştu / oluşuyor mecliste. Bırakalım ama bir yandan da yakın takip yaparak siyaset yapmalarını isteyelim meclis grubunun.

Öbür yandan da bu güçlü siyasal temsiliyetin şehirlerdeki gücünü pekiştirmek için belediyelerimizin hızla ve zaman kaybetmeden yeni bir restorasyon sürecini yüksek sesle dillendirelim.

*Şeyhmus Diken, Amidalılar-Sürgündeki Diyarbekirliler, İletişim Yayınları. 2007. İstanbul.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şeyhmus DİKEN Arşivi
SON YAZILAR