Şeyhmus DİKEN

Şeyhmus DİKEN

Kitaplar, sahibinden azade kalınca

Kitaplar, sahibinden azade kalınca

Salah Birsel’in yakın günlerde yayınlanan Yaşlılık Günlüğü’nün 1982 yılının 8 Haziran notu düşülen sayfasında şöyle yazılı: “Kitaplar ayışığıdır, fanuslu ağır lambadır. ‘Yandım Şeker’ oyun havasıdır. Sıkılıp suyu içilmemişse bile, yarılmış, bir yerlerinin tadına bakılmıştır. Sonra da yemeye kıyılamayıp rafa kaldırılmıştır. Ama bilirsiniz ki o kafası ayarlı sizindir, sizin sevgilinizdir. Onu istediğiniz vakit çekip okuyabilirsiniz. El sürmediğiniz vakitlerde bile dünyanın gizini sakladığına inanırsınız...”

Aynen böyledir sanki! Salah Birsel’in yazdığı gibidir. Yıllar önce okuduğunuz ve neresinde olduğunu unuttuğunuz, ama adınız gibi emin olduğunuz bir yerlerinde gizli bir kitabın hafızaya nakşedilmiş cümlesini arama serüvenine hangi “kitapkurdu” teşne olmamış ki hayatının bir evresinde.

Meşakkatli işte kitapla olan ilişki. Kıymetlinizdir. Vazgeçilmezdir. Bir türlü elinizin ondan / onlardan olamayacağınızdır.

Ama tabi bu ilişkilenmenin de bir sonu’nun olacağını bilerek. Şairin kelamında

“Serabın bir sonu vardır,

  Ufkun, sıradağın sonu.

  Uçarın, kaçarın bir sonu vardır

  Senin sonun yok.”

dese de. Bu böyle maalesef.

Gözünüzden esirgediğiniz kitaplarınızdan ölümlü dünyada bir gün gelir ayrılmak durumunda kalırsınız.

Aklı olan yaşıyorken kitapları kurumsal bir yapı içinde değerlendirir. Kütüphane, müze, vakıf gibi. Kimisi de dokunamaz, el değdiremez, durduğu yerde öylece kalır.

Geçtiğimiz günlerde sosyal medyadan Twitter takipçilerimden Mehmet Aslan gecenin bir saati kitaplarımdan birinin ithaflı sayfasını doğrudan mesajla paylaştı. Bir sahaftan satın almış. Defalarca okudum, hüzünlendim.

21 Kasım 2003’de pek kıymetli dostum ağabeyim Şair İhsan Fikret Biçici’ye imzaladığım “Diyarbekir Diyarım Yitirmişem Yanarım” kitabımın ilk baskısı.

Demişim ki İhsan abiye; “İhsan ağabeyim, seni tanıdıkça daha çok tanıyasım geliyor. Bu şehri sensiz, seni bu şehirsiz düşünemiyorum. İki şekilde de öksüzlük yaşanırdı bilesin...”

İhsan abi avukattı, yayınlanmış kitapları olan bir şairdi. Ve yaklaşık Kırk bin kitaplık bir kütüphaneye sahipti. Evi dahil her bir şeyini satıp savmış. Ama kitaplarından asla vazgeçmemişti.

 

İçinde kendisiyle yaptığım sözlü tarih söyleşisinin de olduğu kitap dahil bütün kitaplarım elime ulaşır ulaşmaz ilk imzalı takdim ettiğim kitap kıymeti bilen dostlarımdan biriydi.

Ne acı ki ölümünden sonra öğrenebildiğim kadarıyla kamyona yüklenip İstanbul sahaflarına gitmiş kitaplar.

Çok üzücü. Muhteşem bir hazine heba oldu. 1950’li yıllardan itibaren neredeyse bütün edebiyatçıların ilk baskı kitapları, edebiyat dergilerinin koleksiyonları, çoğu kitapların da yazarından imzalı olanı gitti.

Ne desem bilmiyorum. Tuhaf bir hâl. Yine şairin kelamınca; “gitti gelmez bahar yeli / şarkılar yarıda kaldı...”

Not: Ankara kitap fuarında iletişim YY. Standında kitaplarımı imzalayacağım.

Salah Birsel, Yaşlılık Günlüğü, 2019, Sel yayıncılık

Şeyhmus Diken

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şeyhmus DİKEN Arşivi
SON YAZILAR