FEMİNİZM İNSAN VE KAYBEDİLEN YER -2-
Ev Hapsi
Erkek egemen gücünün en önemli tarihsel yaptırımı, kadını ev hapsine almaktır. Basit gibi görünen ama hiç de basit olmayan bu buluş, 4 bin yıl boyunca kadını hapsetmiştir. Ev hapsinin sosyolojik-tarihsel ve psikolojik incelemesi bu açıdan çok önemlidir. 4 bin yıllık kölelik tarihinin temelleri burada yatmaktadır.
Doğru Anlaşılması Gereken Kültürler
Bu aşamaya kadar gelen tarihsel gelişimin izlerini sürecek olursak: İnsanın yazılı olmayan tarihinde iki gelişkin kültürden bahsedilebilir. Bunlardan biri kadın eksenli toplayıcı kültür, ikincisinin ise erkek eksenli avcılıktır . Bizler, iş bölümünün avcı ve toplayıcı şeklinde bir ayrımı ve ihtiyacı gerektirmediğini, gerçek iş ortaklaşmasının avcılık dışında toplayıcılık ekseninde yapılmasını doğru buluyoruz, Paylaşılması gerekenin de bu olması gerektiğini fark ediyor ve öneriyoruz. Bu anlamda avcılığı bir sapma kültür olarak ele alıyoruz. İnsanlığın bu döneminde (Paleolitik) ete ihtiyaç vardır denilebilir. Bu öneri ve paylaşımı da göz ardı etmeden avcılık kültürünün bir ihtiyaçtan çok, bir kültür haline gelmesini, tarihin, insan ve toplum aleyhine gelişen bir sapması olduğunu belirtiyoruz. O dönemlerde, et yemenin gerçekten zorunlu bir ihtiyaç olup olmadığı da incelemeye ve üzerinde düşünmeye değer olduğunu belirtmek istiyoruz.
Toplayıcı kültür, kadın eksenli ve doğayla içiçe olan, ona zarar vermeyen ekolojik ve barışçıl bir kültür iken; avcılık kültürü ise tuzak, hile, oyun, pusu, kan, kurnazlık gerektiren ve kazandıran bir kültür olarak gelişmiştir. Bunları belirtmemizin bir nedeni de, erkek egemen uygarlık tarihi gelişirken, bu temelin göz ardı edilmemesi gerektiğidir.
Kadın ve Gelişim
İnsanı insan eden temel ögenin, kendi olması, kendini bilmesi ve kendini görmesi ile oluştuğunu biliyoruz. Bunlar, kendi olmayan insan için geçerli olan olgulardır. Bunlar olmadan insan ve insan yetenekleri gelişemez. Toplayıcı kültür, milyonlarca yıllık bir evrim, emek süreci ile insanlaşma dediğimiz bu dönemi yaşadı. İçinde köy ve tarım devrimlerinin de olduğu, yüzlerce buluşa imza attı. Bu süreç milattan önce yaklaşık olarak 15-12 bin yıldan 4 bin yılına kadar devam etti.
Uygarlık
Aşağı Mezopotamya’da Aryen ve Semitik kültür karmasıyla Sümer uygarlığı gelişir. Milattan önce 5500’lü yıllarda, 1000 -1500 yıllık bir süreyi kapsayan Aryen ve Semitik kabileler arasında, kabile savaşlarının olduğu tarihçilerce yazılmaktadır. Coğrafyanın çok zengin olması, dört mevsimin iç içeliği, Dicle-Fırat ve Zap nehirlerinin gürül gürül akması, bol bereketli topraklar, dağlar, ormanlar ve her türlü hayvanlarıyla cennetimsi bir bolluktan dolayı, bu çatışmaların geliştiği izlenebilmektedir. Bu topraklar Aryen kabilelerin ana yerleridir. Semitik kültüre ait insanlar ise sonradan bu bölgeye gelmişlerdir. Sümerler, bu sürecin sonunda oluşan karma bir halktır. Başlangıçta kadın ve erkek dengesi korunsa da, bu çok çetin kavgalarla geçen süreçlerdir. O dönem mitolojilerinde bunları okumak ve anlamak mümkündür. Bu süreçler, inişli ve çıkışlı halleriyle milattan önce 2000’li yıllara kadar gelir. Milattan önce 2000’li yıllarda kadın aleyhine gelişen bir sürece girilir. Babil destanı Enuma Eliş abartılı bir dille, bunun hikayesini anlatır. Bu dönem, kadının gerçek yaşamdan uzaklaştırılarak ev hapsine alındığı dönemdir.
Yeni Süreç
Kadının, ev hapsine alınması, çok yeni bir süreci başlatır. Bu olabildiğince uzun bir süreç olacaktır. Kadının bu mahkumiyeti, insanlığımızın ağır mahkumiyetine dönüşür. Bu mahkumiyetle, sadece kadın ve insanlığımız mahkum edilmez, aynı zamanda doğa da öldürücü darbe sürecine alınır. Erkek egemen uygarlık, hegemonyasını tarifsiz sömürüleriyle talan ve kıyımın başladığı ve yoğunlaştığı bir dönemi yaşatır. Önce kadının vurulması anlaşılırdır. Çünkü kadın insanlığımızın, toplumsallığımızın ve doğanın koruyucusu ve yaratıcısı konumundadır. Bunu aşmadan, erkeğin kendine egemenlik alanı açabilmesi zordur. Tüm bunları hile, kurnazlık, pusu ve tuzaklar kurarak yapar. Bu akıl ve yaşam biçimi, temelini avcılık döneminden almaktadır. Uzunca bir dönem uykuda olan avcı kültürü ve alışkanlıklar, uygarlığın yaşam imgeleri ile uyanmış, hayvanı avlayan erkekten, kadını ve toplumu avlayan egemen iktidarcı erkeğe geçmiştir. Ev hapsi de bunun sonucunda oluşmuştur. Mimari başta olmak üzere yaşama, topluma ve kente bu düşünce biçimi yansımıştır. Günümüze kadar gelip, sistemsel modernite ile zirveye oturan da bu kültür ve uygarlık olmuştur. Kendisini her alanda da kurumlaştırmıştır.
Devam Edecek
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.