ELYSEE sarayı ve Kürtler
ELYSEE sarayı Kürtler için yabancı bir mekân değil.
Birileri Kürtleri ‘terörist’ sınıfında değerlendirdiği her dönemde Fransızlar Kürtleri bu sarayda ağırladı.
Mitterandlar döneminde de Kürtler sarayın konuklarıydı.
Son ağırlama dönem itibarıyla son derece önemli bir ağırlama.
PYD’nin kadın liderlerini Asya Abdullah ve Nesrin Abdullah’ın Cumhurbaşkanı Hollande ile fotoğrafları dünya kamuoyunun bir numaralı gündem maddesi oldu. Dünyanın başına bela olan katil sürüsü IŞİD’e karşı verilen canları pahasına mücadele veren Kürtlerin iki kadın temsilcisinin sarayda ağırlanıyor olması Avrupa’nın verdiği/vereceği desteğin fotoğrafı olarak yansıdı.
Bu fotoğraf tek başına Kürtlerin uluslar arası diplomaside yolunun açıldığına dair önemli bir fotoğraf olarak karşımızda duruyor. Fransa’nın Kürtlerle ilgili algısının açıklığı yeni bir durum değil. Güney Kürdistan’da Saddam yönetimine karşı verilen mücadele sırasında da Fransa’nın Kürtlere desteğinin tanığıyız. Bayan Mitterand’ın Halepçe katliamından sonra Güney Kürdistan’a yaptığı gezi ve verdiği desteği o günlerde bizzat gazeteci olarak takip etmiştim.
O günlerde de Kürtler Bayan Mitterand’ı ağırlamış daha sonra ELYSEE sarayında ağırlanmışlardı. O günkü buluşmalar ve ağırlamalar o günün mevcut koşulları açısından son derece önemliydi. Kürtler için moral isteklendirme yaratan buluşmalardı.
Aradan geçen uzun yıllardan sonra bu kez Rojava Kürtlerinin ELYSEE sarayında Cumhurbaşkanı Hollande tarafından ağırlanmasını tarihin tekerrürü olarak değil, tarihin bir gerçeği olarak algılamak ve analiz etmek gerekiyor. O günlerde Saddam yönetimine karşı verilen mücadele Irak’ın ve Kürtlerin içişleri olarak gündemdi. Bugün ise, Kürtlerin IŞİD çetelerine karşı mücadele sadece Kürtlerin ya da Esat yönetiminin içişleri olarak dünya kamuoyunun gündemi değil. IŞİD’e karşı verilen mücadele küresel bir gündem ve Dünyayı ilgilendiriyor.
Dünyanın başına bela olan bu katil sürüsüne karşı Dünya adına kanıyla, canıyla mücadele veren tek güç ise Kürtler. ELYSEE sarayındaki bu ağırlamadan bizim saray yönetimimizin de ders çıkarması gerekiyor.
Bir tarafta; kilometrelerce öteden durumu kavrayıp mücadelenin önderlerini sarayında ağırlayan bir Cumhurbaşkanı, diğer yandan hemen yanı başında olmasına rağmen onları ‘terörist’ ilan eden bir cumhurbaşkanı var.
Tek soru;
Hangisi çağdaş?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.