Selim Kaplan

Selim Kaplan

Diyarbakır Ulu Camisinde namaz mümkün mü?

Diyarbakır Ulu Camisinde namaz mümkün mü?

Yüz binlerce insanın öldüğü ve milyonlarca insanın evini, yurdunu terk ettiği Suriye iç savaşında, on üç yıl geride kalırken, Devlet Başkanı Beşşar Esad, Kuzey ve Doğu Suriye (Rojava) Özerk Yönetimi ile “diyalog başlatacağını ve birkaç ay içinde sonuç alacağını” söyledi.

Independent Arapça’nın haberine göre, Esad 4 Mayıs günkü hükümet toplantısında, Rojava konusunda “askeri çözümü dışladığını ve bölgede askeri operasyon yapılmayacağını” dile getirdi.

11 Haziran’da yerel seçimlerin yapılacağı Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimine ilişkin olarak, Rus yetkililerden de Suriye yönetiminin dile getirdiği ifadeleri destekler açıklamalar yapılmıştır.

Suriye ve Rusya’nın, Kuzey ve Doğu Suriye Yönetimi ile diyalog beyanlarının, ABD’nin bilgisi dışında yapıldığını söylemek mümkün değildir.

Suriye’de bu gelişmeler olurken, 28 Mayıs günkü grup toplantısında, MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli "…Ankara ile Şam arasında iş birliği köprüsü inşa ederek, terör örgütünün işgal ve istila ettiği alanları, demokratik vasıtalarla ihata (çevresini sarma, kuşatma) teşebbüsüne katiyen müsaade edilmemelidir…" demiştir.

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan da 30 Mayıs’taki söylemlerinde”… Türkiye, güney sınırlarının hemen ötesinde, Suriye'nin ve Irak'ın kuzeyinde, bölücü örgütün bir 'teröristan' kurmasına asla izin vermeyecektir…” demiştir.

Yüksek perdeden beyanlar vererek iç siyasetin yönlendirilmesi mümkün iken, uluslararası siyaset için aynı şeyi söylemek mümkün değildir.

Suriye yönetimi “vatandaşımla sorunlarımı kavga etmeden, diyalogla çözeceğim” derken, Türkiye yönetimi “buna izin vermem” diyor.

Beyanlardan; Rusya, Suriye, ABD’nin desteği ve onayı ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetiminde, yerel seçimler yapıldıktan sonra, Suriye’nin toprak bütünlüğü içinde, Rojava için siyasi bir çözüm gerçekleşmesi ihtimalinin uzak olmadığı görülmektedir.

Bu ihtimalin gerçekleşmesi halinde, Türkiye açısından, acilen cevap bulunması gereken sorular vardır.

  • Türkiye, Rusya ve ABD’ye rağmen, Rojava’ya operasyon mu yapacaktır?

  • Suriye kendi vatandaşları ile barışı sağlar ve Türkiye’den kendi topraklarını terk etmesini isterse, Türkiye ne yapacak?

  • Türkiye, Suriye’yi terk etmek zorunda kalırsa, Suriye’de kontrolünde tuttuğu, yüz binin üzerinde silahlı gücün akıbeti ne olacak?

  • Türkiye’nin, Suriye’de oluşturmak istediği otuz kilometrelik güvenli bölgeye yerleştirmeyi düşündüğü ve ülkelerine dönme hevesinde de olmayan, ülkemizdeki milyonlarca Suriyeli göçmenin akıbeti ne olacak?

  • Vs.

Sayın Cumhurbaşkanımızın 2012 yılında dile getirdiği“ inşallah biz en kısa zamanda Şam'a gidecek, oradaki kardeşlerimizle muhabbetle kucaklaşacağız. O gün de yakın. İnşallah Selahaddin Eyyubi'nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camisi'nde namazımızı da kılacağız…" söylemi ile Suriye’yi tamamen kontrol altına alma siyaseti tutmamıştır.

Cumhurbaşkanımızın namaz kılmayı temenni ettiği, Suriye’deki Emevi Camisi, Müslümanlar için dördüncü kutsal mekândır ve burada namaz kılmak mümkün olmamıştır.

Ama Müslümanlar için beşinci kutsal mekân olan, Diyarbakır Ulu Camisi’nde, namaz kılmak mümkündür.

Bunun için, Devleti yönetenlerimizin, siyasi gerekçelerle cezaevlerinde tuttukları, başta Selahattin Demirtaş olmak üzere, siyasetçileri de yanlarına alarak, Diyarbakır Ulu Camisi’nde birlikte kılacakları namaz ve sonrasındaki duaların, hem Suriye ve Irak’ta ve hem de Türkiye’deki Kürt sorununa kesin çözüm getireceği değerlendirilmektedir.

Hem, Türkiye’nin değerli siyasetçileri; Merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Merhum Başbakan Mesut Yılmaz, Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Cumhurbaşkanımız da “Türkiye’de demokrasinin yolu Diyarbakır’dan geçer” mealinde sözlerle, bizleri mutlu etmemişler miydi!

Türkiye, sekiz yıl önce, birilerinin gazı ile Suriye’ye girip maden ararken, gelinen aşamada, maden faciasına sebep olduğu ve bu facianın da gelecekte Türkiye’ye çok zarar vereceği muhtemeldir.

Yüz yıldan fazla zamandır; dillerimiz, ırklarımız, inançlarımız, halklarımız, tarihi değerlerimiz ve geçmişimizle, gerçek demokratikleşmeyi gerçekleştiremediğimiz ülkemizde, kafamızı kuma gömüp, başka ülkelerin halkları ve topraklarında problemlerimize çözüm aramanın doğruluğunu okuyucunun takdirine bırakıyorum.

Uzun zaman önce, Türkiye, Rusya-Çeçenistan savaşında, Çeçenistan’a askeri destek verirken, Rusya’nın Türkiye Büyükelçisi, iç sorunlarımızı kast ederek, bir Rus atasözünü hatırlatmıştı.

“Camdan evi olan, başkasının evine taş atmasın”.

Başka ülkelerin, özellikle komşularımızın, iç işlerine ve vatandaşları ile sorunlarına müdahil olmayı düşünürken, bu sözü hatırlamakta fayda vardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selim Kaplan Arşivi
SON YAZILAR