Dido, selamın baş-göz üstüne!
Yıllar, hayli yıllar evvel okuduğunuz, düşününce etki gücünü anımsadığınız, ama hikâyesinden neredeyse hiçbir şey hatırlayamadığınız kimi kitaplar vardır!
Arada bir kitaplığınızdan size şöyle bir melul / mahzun el eder, göz kırpar ve bakarlar. 'Bak, ben burdayım' der gibi! Kırmaz, çeker alırsınız yerinden, şöyle bir okşarsınız yıpranmış, eprimiş kapağını.
Sonra tararsınız sayfalarını. Yerli yerindedir. 'Hele, sen biraz daha bekle, günün gelecek yeniden okunman için,' der ve tekrar yerine yerleştirirsiniz.
İşte iç kapağını çevirdiğimde kitabı aldığımda iç sayfasına attığım tarihi gördüğüm kitap tam da yazdıklarımdan biriydi: 3 Ocak 1981 tarihinde Diyarbakır'da almışım Dido Sotiriyu'nun yazdığı "Benden Selam Söyle Anadolu'ya"* kitabını.
Şimdi hâla yayıncılığa devam ediyor mu bilmiyorum, o yıllarda hayli iyi kitaplar yayınladıklarını hatırladığım Sander Yayınları basmış, Atilla Tokatlı çevirisiyle...
Kimi çeviri kitaplar vardır, daha ilk sayfalarında sırıtır. Okurken fark edersiniz o "oturmamış" derinlikten uzak çeviri dilini.
Benden Selam Söyle Anadolu'ya, sahiden içerden, "ege"yi hissettiren çeviri romanı olmuş. Okurken sanki Türkçe yazılmış hissiyatına kapılıyor insan!
Celal Üster George Orwell'in 1984'ünün çevirisine yazdığı kısa önsözünde; "Kimi çeviriler zamanla eskiyor. Pek çok çeviri zamana dayanamıyor, geçerliliğini yitiriyor." diyor. Benden Selam Söyle Anadolu'ya Üzerinden 37 yıl geçmiş bir çeviri olmasına rağmen dil harika...
Dido Sotiriyu, aslında bir gazeteci. Belki de asıl gazeteci kimliğindeki o meraklı tavrı böylesine sürükleyici bir "destan"sı romanı yazmasına vesile olmuş.
İzmir, Efes çevresindeki köylerden birinin sakini Manoli Aksiyotis'in çıplak anlatısı yol vermiş romana. Sadece Manoli'nin değil tabi, bir dolu göçmenin hikâyelerini de dinleyerek başat kahraman Manoli'nin hikayesine yedirmiş edebi metni yazar.
Sonuçta iyi ve rahat okunan bir roman çıkmış ortaya.
Üstelik "içerden" bir roman olmuş. Başka hayatları değil, coğrafyanın dönemsel hayatını anlatan ve dahi yüzyıl evvelki savaşın iki cephesini de, iki "taraf"ın bakış açılarını ötelemeden anlatmış Dido Sotiriyu.
Çocuk algısıyla yaşamında ilk kez baba kimliğinde karşılaştığı iktidar gücünün kendi tabiriyle "basiretsiz körlüğü"nün, aslında bütün yaşamı boyunca peşini bırakmayacak olan bir güç tanıklığının hikâyesi olmuş "Benden Selam Söyle Anadolu'ya"...
İyi ki çevirmen kitabın orijinal adına birebir karşılık gelen "Kanlanmış Topraklar" koymamış kitabın adını!
"Anayurduma selam söyle benden...
Benden selam söyle Anadolu'ya...
Toprağını kanla suladık diye bize garezlenmesin...
Ve kardeşi kardeşe kırdıran cellâtların, Allah bin belâsını versin..."
Böyle bitirmiş kitabı son sözleriyle yazar.
Kardeşin, kardeşi hâla kırdığı bir asır sonrasına seslenir gibi!
*Sotiriyu, Dido. Benden Selam Söyle Anadolu'ya, 3. Baskı, 1980. Çeviri: Attilâ Tokatlı,Sander yayınları.
Şeyhmus Diken
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.