Demokrasi mücadelesi ve kurumsal organizasyon
16 Nisan Referandumunun meşruiyet tartışmasını gözden kaçırmadan, kabul edilebilir olmadığını da sürekli gündemde tutarak verilecek mücadelenin biçimlerini mutlaka netleştirmek gerekiyor.
Bir kısmımızın tahmin ettiği bir kısmımızın da tahmin etmediği/edemediği bir noktaya geldik.
Bu son nokta mı?
Asla değil.
Demokrasi mücadelesi özü itibariyle son noktayı, kör noktayı, içinden çıkılmaz bir durumu asla kabul etmez. Keyfi yönetilen, yönetilmek istenilen, geniş kitlelerde toplumsal tabanı olmayan tekçi, belli bir kesimin refahını esas alan yönetim biçimlerine karşı dünyada verilmiş demokrasi mücadelelerinin başarısı, aldığı sonuçlar dikkate alındığında kendi sonunu hazırlamış yönetim biçimleriyle yüz yüze geliriz. Özellikle farklı ideolojik tercihleri olmasına, bu nedenle normal koşullarda karşılıklı mücadele içinde olan kesimlerin tekçi, diktatör eğilim gösteren yönetimler karşısında asgari müştereklerde buluşan toplumlarda verilmiş mücadelenin başarısız olma şansı yoktur.
16 Nisan referandumunda, öncesinde ve sonrasında Türkiye’de böyle bir buluşmanın kendiliğinden oluşmasını bir şans olarak değerlendirmek mümkün mü? Şanstan sok sosyolojik bir değerlendirme yapmak gerekirse; ortak nokta rejim değişikliğinden kaynaklı gelecek kaygısı ortak buluşmanın ana damarı oldu.
Gelecek kaygısı: Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Ermeni, Süryani, laik, demokrat, parlamenter sistem savunucuları, mevcut iktidarın ötekileştirdiği bütün kesimler, bundan sonra nasıl olacağını bilmediği, kuşku duyduğu bir yönetim anlayışı karşısında organizesiz bir şekilde ortak bir noktada buluştu.
Bu kesim kararlı bir kesim. 16 Nisan günü gelecek kaygısı ile tercihini yapan bu kararlı kesimin kaygı duyduğu yönetim anlayışına geri dönüş yapma gibi bir durumu söz konusu değil. Kaldı ki bundan sonra tek başına olmak, grup olmak, parti anlayışını dayatmak gibi bir zeminde yok.
Yüzde 51’lik AKP iktidarı, yüzde 49’luk gelecek kaygısı ile tavrını netleştirmiş toplumsal bir muhalefet var. Mesele bundan sonrasının nasıl olacağı konusunda sağlıklı kararlar alabilecek kurumsal bir organizasyonun sağlanması için yapılacak çalışmalardır. Önümüzdeki kısa süreçte yüzde 51’lik kesimden düşüşler olacağı konusunda hiç şüphem yok. Nedeni de gayet açık ve net, dayatılan uygulamalar karşısında son kez denediği AKP’yi terk edeceklerin varlığını şimdiden görmeye başladık.
Sonuç alıcı yöntem:
Toplumsal muhalefetin kararlığından hareketle yapılacak çok şeyin olduğunu biliyoruz.
Detaylarda boğulmanın gereksizliğini bilerek pratik yöntemlerin hayata geçirilmesi mümkün. Yukarıda kurumsal organizasyon dedim. Yüzde 49’un bilinen bilinmeyen öncülerinin bir araya getirildiği bir platform oluşturularak kurumsal bir organizasyon yaratılabilir, bunun öncülüğünü de Cumhuriyet Halk Partisi yapabilir.
‘Yüzde 49’luk bloğu dağılmadan bir arada tutmak gerekir’ diyenlerin kabul edilebilir bir adım atması gerekmiyor mu?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.