Dağ niye fare doğurur ki?
Koca, Koca dağ, dağlar ne diye ‘fare’ doğuracak ki diye düşünürdüm henüz aklımızın ermediği yıllardı. Halk arasında konuşulduğunda, ‘bunlar kafayı yemiş, dağın fare ile ne işi olabilir’ diye düşünmüşlüğümüz vardır. Yıllar geçtikçe, kemale erdikçe, insanları, çevreyi, ülkeyi, milleti, devleti tanıdıkça, sadece ‘Dağ’ın fare doğurma’ meselesi değil, o ve ona benzer insanı ve toplumu anlatan atasözlerinin, halk deyişlerinin anlam ve önemini kavradık, tabi ki kavradıkça da tecrübemiz arttı. Kandırılmanın, kandırmak için gösterilen çabanın altından çıkmak için kırk takla atanların battıkça battıklarına da tanıklık ettik, şimdilerde olduğu gibi.
Çok taze, yeni fırından çıkmış taze kıtır simit gibi bir siyaset arenasına tanıklık ediyoruz şimdilerde. İster afiyetle ye istersen tezgâhta bayatlamaya terk et!
Aslında iki durumda tehlikeli, yenilirse mide bozulabilir, bayatlamaya terk edildiğin de koku yapar.
Türkiye’de siyaset kurumunun geldiği aşama özetle böyle.
Anamızı ağlatan partinin içinden çıkanlar kurtarıcı rolü oynama peşinde. Sanki daha 3-5 yıl önce hep birlikte ‘Ana ağlatma seansları’ yapanlar onlar değilmiş gibi.
Dağ fare doğurdu meselesine girmemin nedeni de bu durumdu zaten. Dedim ya aklımız erdiğinde, bu sözün anlamını da öğrendik, burada bir kez daha hep birlikte ne demekmiş, bakalım dersimizi çalışalım.
‘Önemli gibi görünen şeylerden önemsiz bir sonuç çıkması durumunda söylenir’ diye yorumlamış TDK.
Davutoğlu’nun Gelecek partisinin kurucu kadrolarına bakıyorum; haksızlık etmiyorum kişilere, kıymetli, değer verdiğim, iyi niyetli bildiklerim var, eyvallah da, ‘dağ fare doğurdu’ dememize fırsat yaratanlar da..Aynı şekilde Babacan’ın kuracağı partinin yansıyan isimleri de öyle, dağ’a ve fare’ye aday!
İki tarafta, ilk etapta ‘kurtuluş yolu’ olarak Kürt meselesine sarılmış görünüyor. O meşhur ‘çözüm-barış’ sürecinden birbirlerini tanıyanlar kendilerine göre kadro toparlaması gerçekleştirmiş.
Yani, görüntüye bakıyoruz; Dağ yine fare doğuracak gibi.
Mevcut olan, ortağı ve içinden çıkanlar aynı kulvardan üzerimize, üzerimize geldiklerine göre, gardımızı almaktan başka çare yok. Sağın ve siyasal İslam’ın kendini dinamitlediği zamanlarda bile kendi alternatifini piyasaya sürdüğü bir döneme tanıklık etmemek, kabul etmemek son derece insani bir görev olarak karşımızda duruyor. Bu nedenle Cumhuriyet Halk Partisinin alternatif olarak büyümesinin tarihi sorumluluğu kendini çoktan dayatmış durumdadır.
Belediyeler üzerinde genel iktidar sözünün yerine getirilmesi ile ilgili sürecin içindeyiz. Belediyelerde ciddi kontroller sağlanmalı. Basın-yayın, Medya, halkla ilişkiler, enformasyon gibi alanları CHP ciddi bir şekilde organize etmeli ve halka samimiyetle dokunmalıdır. İllere ve ilçelere, bölgelere gerçekleştirilen gezi ve toplantıların formatı bürokratik tarzdan uzak olmalı. Bunun dışında bir dokunmadan, halkla bütünleşmeden söz ediyorum.
Bu sözlerim, direk Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na. İnsanlar parti bürokrasisinden rahatsız. Parti de kim nereye seçilirse seçilsin, bir yerlere seçilenler kendilerini soyutluyor, ulaşılmaz oluyor. İçeriyi haletmeden Devleti yönetmek çok zor olacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.