ÇIMBIL HAKKO
Asıl adı Hakkı Alsat'tır...
Diyarbekirin renkli simalarındandır. Nev-i şahsına münhasır bir kişilikti, aynı mahallede ikamet ederdik, sadece sokağımız ayrıydı bir üst sokak olan Çubukçu Sokak’ta otururdu,
Yalnız yaşardı, bildiğim kadarıyla hiç evlenmedi, sokakta kimse onu tanımazdı sabahçı tayfasındandı göze batmazdı, sokakta varlığı ile yokluğu belli olmazdı…
Gündüz Karaozan anlatımına dayanarak:
Aslen Erganiliydi, Ermeni kökenlidir, asıl mesleği bisiklet tamircisiydi!
Amerika’daki annesinden gelen İngilizce mektubu bana tercüme ettirmeye gelirdi, annesinin adı Zaruhi Keroskin’di mektubunda Ergani’deki mülklerinden bahsediyoırdu, mahkemeyle ilgili bilgiler istiyordu…
Çımbıl Hakko’da Ergani’deki askeriye alanının olduğu arazi bizim, askeriye el koymuş derdi, arazilerin hepsi resmi tapuludur!
Askeriyeyle mahkemelikti, hayatı boyunca mahkemeleri aşındırdı…
Her yıl gazeteciler gelip onunla arazi hakkında röportaj yapıp haber konusu olurdu, avukatlara ve mahkemelere çalışıyorum kazandığım para oraya gidiyor derdi…
Cin gibiydi; sanırım cinler Çımbıl’dan yaka silktiler ki onu şişeye tıktılar, tilki gibiydi hatta bir rivayete göre tilkinin önde gideniydi!
Köylüleri sevmezdi, büfenin önünde ciğer kebabı satarken müşteri gelince keyiflenirdi ve ateşi yelledikçe; “Yelle bir ando daha düştü” derdi…
Gün batınca, akşam pijamalarını giyince, nerde bir Qırık, psikopat, bremın teneke, revtele varsa büfeye dolaşırdılar!
Mekânı;
Dağkapı dolmuş durağı
Yenişehir Sineması önü
Diyarbakır Spor büfesi…
Fanatik Diyarbakır Spor taraftarıydı, büfesini yeşil kırmızıyla boyamıştı ve ismini de Diyarbakır Spor Büfesi koymuştu…
Bir gözü diğer gözünden mi küçük, yoksa bir gözü diğer gözünden mi büyük, bilemedim?
Alt gözkapağında işaret vardı bu yüzden, “Çımbıl” lakabıyla anılırdı!
Çımbıl Hakko, boksör eskisiydi, o yüzden burnundaki kemik ameliyatla alınmıştı okka burunluydu…
Burnu kemirilmiş gibiydi…
“Burnunu fare kemirmiş derlerdi…”
Ee! Fare terbiyecisi olmak kolay mı?
Çımbıl Hakko nev-i şahsına münhasır, benim deyimimle mozolelik!
Bilmem kaç eylem, kaç boylamda, kavalını burada aha burada /yitirmişti
Farelin Köyün Kavalcısı!
Kaptı kavalı Çımbıl Hakko, kavalın deliklerini tıkadı, fare terbiyecisi oldu! Haftanın belli günlerinde fare ganyan yapardı, yani fare yarışı…
Tahtadan yapılmış derin dikdörtgen kutu biçimde bölmelere ayrılmış ve her bölmeye beyaz fareyi koyar, kutunun sonuna da birer parça peynir bırakırdı, bahisleri toplar ve yarışı başlatırdı, yarış esnasında tek-tekçilik yapardı, yani alkol satışı…
Büfeye koşu pisti sığdırıp, canlı fare yarışı yaptırırdı…
Bit Ganyan yani bit yarışı bile yaparmış, Çımbıl’de çare tükenmez, sadece bir an tıkanır onu da bypassla açardı…
İlginçtir vesselam Çımbıl Hakko, gündüz büfe, kayıntı, gece aperatif sunar, fasl-ı meyhane…
Rakıyı susuz, şarabı leblebisiz götürür, cıgarayı sırlar tek nefeste boğazlar, Napolyon’un para zaafını fare ganyanla giderir…
Çımbıl Hakko’nun Fare Ganyan yapması gazetelere bile haber-konu olmuştur…
Sorarsan Çımbıl’e:
—Tahar Ağa gibi atlarım, Napolyon gibi param olaydı at çitliği kurardım, at yarışları düzenlerdim, ona gücüm yetmedi ben de fare terbiyecisi oldum, fare ganyan yaptım, fare koşusu!
Dağkapı dolmuş durağı
Yenişehir Sineması önü
Diyarbakır spor büfesi
Çımbıl Hakko’un koşu pisti…
—Fareli köyün kavalcısından aldık kavalı…
Terbiye ettik fareleri
Rastgele!
Ya da ne gele
Kim gele
Kimler gele
Şeş û beş gele
Ya da şeş î beş göre!
Büfesini sattığı günün gecesinde evinde öldürülüp, parası da çalındı… Rahmet ola!
29.02.2024
AZİZ ERİM
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.