Cemilpaşa Konağı “Merhaba” Derken!
Benim cephemden baktığımda Cemilpaşa Konağı ile tanışıp buluşmam 25 yıl kadar öncesine dayanır. Rahmetli Felat Cemiloğlu ağabeyle muhabbetlerimizde birgün konağa bir ziyaret yapmıştık. Harap, yıkık ve bitkin hâli yaralamıştı beni ve o gün birlikte olduğumuz arkadaşları.
Konakla tanışmamdan yıllar sonra bir deneme yazısı yazmıştım. “Cemilpaşa Konağı ve Hüznün İsyanı” başlığıyla. Yazı, DİSED (Diyarbakır Sanatçılar ve Edebiyatçılar Derneği)’in yarı resmi yayın organı Amida Dergisinde yayınlanmıştı. Bir süre sonra da yayınlanan “Sırrını Surlarına Fısıldayan Şehir, Diyarbakır” kitabıma o metni koymuştum. Çok da ilgi görmüştü. Hatta kimi okurla keşke konağın ve zaman içindeki sakinlerinin kahramanlarının anlatıldığı bir roman yazsan diye de dilendirmişlerdi. Doğrusu düşünmedim de değil ama zamana bıraktım.
Yurtsever ve direngen kimlikler üzerinden bir mekan güzellemesiyidi. Ama aynı zamanda ilgilisini duyarlılığa da davet eden bir çağrı metni gibiydi o yirmi sayfa cıvarındaki “Cemilpaşa konağı ya da hüznün isyanı” yazım.
Başta Cemilpaşa ailesi olmak üzere birçok kesim meseleden haberdar ve “farkında” olmuştu. Farkındalık oluşmuştu ama harcanacak paranın temini konusunda sıkıntılar vardı. Konağın varislerinin çoğu konağın restore edilip işlevlendirilmesi şartıyla haklarını belediyeye hibe edeceklerini beyan ediyorlardı. Tez zamanda konu aşıldı ve büyükşehir belediyesi protokol yapıp kararını verdi. Kimi takdire şayan hak sahipleri de belediyeye hibe ettiler hisselerini.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi bürokrasinin engellemelerini aşarak, radikal bir kararla restorasyonu başlattı. Ve geçtiğimiz günlerde de ailenin de katılımıyla bir resepsiyon düzenleyerek restorasyonun tamamlandığı işaretini verdi. Ve bundan sonraki işlemlerin yapının işlevlendirilmesine ayrılacağını beyan ettiler.
Doğrusu başta işin teknik sorumlusu Mühendis Zülfikar Halifeoğlu olmak üzere ekibi çok ciddi çalışmalar yaptılar.. Adeta bir kuyumcu titizliğiyle konağın taşlarını ince işçilikle işleyip görücüye hazır hale getirdiler. Şehir sadece Cemilpaşa Konağından dolayı değil, Surp Giragos Ermeni Kilisesi, Ulu Cami, Ongözlü Köprü ve Malabadi Köprüsü restorasyonları içinde Zülfikar Halifeoğluna çok şey borçlu.
Ailenin büyüğü ve yaşı doksana merdiven dayamış kentin eski belediye başkanı Nejat Cemiloğlu ağabey olanca özeniyle çalışmanın üç yıl süren bütün süreçlerini yakından takip ederek böylesine mükemmel bir abidenin kente armağan kazandırılmasında büyük emekleri oldu.
Kent mimarisi ile ilgilenenlerin ağız birliği etmişçesine dillendirdiği bir gerçektir ki; Cemilpaşa konağı yapıldığı 1800’lü yılların sonu itibariyle Abdülhamid’in konağından daha görkemli bir eserdir. Yapıyı restore edilmiş haliyle görenlerin kapıldığı büyü buna delalet eder.
Doğrusu haremlikle selamlık bölümlerinin arasındaki kapının hemen sağındaki küçük pencerenin içindeki kendi ekseni etrafında üçyüzaltmış derece dönebilen silindirik servis dolabını elimle hafifçe döndürürken kim bilir kimlere bu dolaptan yemek servisleri yapıldı konağın şaşaalı günlerinde deyiverdim.
Sonra oturdum selamlığın havuz başına ve Kadri Beyi, Ekrem Beyi ve diğer Cemilpaşazadeleri düşündüm. İşte dedim Kürtçe Gazî (Çağrı) mecmuası bu konağın selamlığının havuzu başında tam mabeyin odasının altında hazırlanıp o yıllarda (1910’lu yıllar) bir Süryaniye ait olan matbaada basıldı.
Dili olsa da konuşsa konak, ya da konuşturulsa…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.