Adalet istemenin simge hâli
Her Hrant Dink sözü geçtiğinde kurşunlanmış ve akabinde yere kapaklanmış o malum fotoğraf karesi aklıma düşer.
Hani tabanı delik ayakkabılı ölü bir adamın fotoğrafı karesi.
Ve sonra düşünür, kendi iç sesimle söylenirim: Bu ülkede ne zamanki, ayakkabısından ya da bir başka yerinden darbeli mağdur için talep edilen adalet tecelli eder! İşte asıl o zaman hak yerini bulur.
Ezcümle on üç yıl önceki delik ayakkabılı Hrant Dink vak’asının hikâyesi budur!
Yüz küsur yıl öncesinden sonra geride az da olsa kalan teba’nın ülkenin sicilinden azalarak düşenlerinden biri.
“Güvercin tedirginliği” kelamı vurgusunu, katledilip öte yakaya göçtükten sonra geride yadigâr bırakan bir adam.
Ölümü milat olan bir adam… “Hepimiz Hrant’ız…” sloganını yaşarken aklına dahi getirmeden; “ben gittim, sözüm kalsın ardımda,” dercesine geride bırakıp öte yakaya göçüp giden adam…
Öylecene, kış ortası, Ocak ayı sonunda 2007’de Şişli’de Halaskargazi caddesinde adı Sebat olan apartmanın önünde yüzükoyun yerde yatıyor.
Kurşunlanmış cesedi, yerde. Üzerine örtülmüş koca bir kâğıt parçası, ayakkabısının tabanı gökyüzüne bakıyor. Dibi delik bir kışlık ayakkabı…
2007 yılının 19 Ocağından bu yana onüç yıllık zaman dilimi içinden bugüne baktığımızda Onca karar verici güç sahibi muktedir erkin bütün kendinden menkul sözlerine rağmen ortada tek ve kaba bir gerçeklik var. O da şu: Ortada boyluboyunca yüzükoyun yere düşmüş bir ceset ve tabanı delik bir pabuç, yerli yerince hafızalarda duruyor.
Ötesi koca bir teferruat...
Şimdi yine bir yıldönümünde insanlar o fotoğraf karesinin hafızaya düştüğü yerde bağırıp duracak; “herkes için adalet” diyecek! “Hrant için adalet” diyecek! Sonra gün bitecek ve o fotoğraf karesi yine hafızalardaki yerini koruyacak!
Bu ülkede ne zaman ki topuğundan, ayakkabısından vurulan, darbelenen adalet tecelli eder. İşte o zaman hak yerini bulur.
Ocak 2020 Diyarbekir
Şeyhmus Diken
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.