ABİ HİÇ DENİZ GEZER Mİ?
Sunu
Oyun çocuklarıydık, haytalık peşinde koşup hayaller kurup hayallerimize yüzme öğrettiğimiz zamanlardı!
Hayallerimizi bir uçurtmanın kuyruğuna takıp gökyüzüne salıverdiğimiz zamanlardı… Başbakan ve iki bakan asılmış, insanları kıyma makinesinden geçirmişler kemiklerinden sabun yapmışlar diyorlardı…
Bu korkunç uydurma kulaktan duyma farazi öykünmelerle büyümeye çalıştığımız zamanlardı, ama biz başka havalardaydık!
Manşet
Silahlar patlıyor, kapı çalıyor, kulaklarımız çınlıyor, beynimiz zonkluyor, kalbimiz kanıyor, içimiz acıyor, darbe olmuş diyorlar, radyolarda ajans; sokağa çıkma yasağı, sıkıyönetim ilan edilmiş, anlamıyorum bu terimleri, sıkıyönetim, darbe, muhtıra, hepsine Fransızım!
1
En çok Deniz Gezmiş'e takıldı aklım; abi hiç Deniz gezer mi? Ben hiç deniz görmedim ki, denizde de yüzmedim, Bi Anzeleyi bilirim, Küpeli'yi, Dıngılava'yı birde çayöğünü... Radyolarda ajanslarda geçerdi Deniz Gezmiş, kime sordumsa cevap alamadım, kimi anarşist kimi kominist derdi, bu iki terime de Fransızdım, bende herşeye Fransızmışım yav! Radyolarda arananların isimlerini söylerlerdi dinlerdim, ne de çok aranan varmış... Aklıma hep Amerikan kovboy filmleri gelirdi, kelle avcıları, Wanted! Sonraları duvarlarda boy-boy afişlerini gördüm Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının, çok sevdim Denizleri, gezse de olur gezmese de, aranıyorsa bizdendir diye düşündüm... İşte; Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı. Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Ömer Ayna ve ötekiler! Suçları ne acep, kendimce soruşturdum. Haşim Amcanın çayhanesinde konuşurlarken duymuşluğum var, Amerikanın 6. Filosu varmış ülkeye sokmamışlar "helal olsun" diyorlardı... Kimileri 6. Filoyu kıblegâh yapıp namaza durmuşlar, Denizlerse onları fino yapıp kovalamışlar! Devlet İstanbul'da Karaköy'deki umumhaneyi beyaza boyatıp Amerikan askerlerine tahsis edecekmişler, askerleri sokmamışlar Deniz Gezmişler! Biri kükrüyordu, küfredercesine: "Yalan, yalan devlet pezevenklik yapar mı?" Her kafadan bir ses, asker geçince susarlardı... Ömer Ayna, Ali Amcanın oğlu, kominist olmuş diyordu babaannem, annesi babaannemin ahbabıydı, aile dostumuzdular...
Babaannem hep anlatırdı:
"Bu Ömerin babası, ataları ağa, zengin varlıklı insanlar, okusun diye yüksekokula yolladılar, komünist olmuş babasının yolladığı parayı gariplere dağıtıyormuş, okul sonrası zamanlarda ayakkabı boyalayıp okul harçlığını çıkarıyormuş deli mi ne insan parasını dağıtır mı, hiç devlete karşı gelinir mi? Şeyh Sait isyanında ne zulümler yaptılar bir Allah bilir bir de onu yaşayan bizler... Köylerimizi yaktılar, ormana sürdüler, ormanları yaktılar, diri-diri insanları yaktılar... Sera veşayış ah sera veyayış Askeri Rome, askeri Rome!" Ve ağlardı ninem!
2
Bana denizi anlat anne, ben hiç deniz görmedim ki, beni denize götür anne, ben hiç denizde yüzmedim ki, deniz çok uzakta anne, çok uzakta…
Deniz
Deniz
Deniz’i gördüm, Denize koştum Deniz sehpadaydı tam yakalayacaktım eyvah Deniz sehpadan düştü anne, sehpadan!
Deniz’in gözleri dalgalıydı, gözlerine düştüm dalgalar beni kaptı, Deniz kızdı, gözleri kasırga savurdu beni yele verdi, yel aldı sakladı güle verdi gül okşadı, tene verdi, tam tene dokunacaktım ki, dinozorlar, fosiller tören adımlarıyla zindana tıktılar sesim zindan duvarlarında yankılandı… Ben “aşk” dedim, onlar “yasak sana aşk” dediler “yaşım onyedi, ben hiç sevişmedim ki, hiç öpüşmedim ki…”
“Deniz” dedi omuzu kalabalık ve çuhası değişik adam:
“Sen Deniz’i sevdin, Deniz de sehpayı, gel sehpayla öpüş, iple seviş!”
Ben bir Er’dim, büyüdüm Dal oldum, Deniz’i sevdim tam Eren olacaktım yare oldum, kendimi sehpada ipi boynumda hissettim ve sehpayla ip döllendi ten gerildi tin gitti!
Denizin gözbebeğinden su içtim, şimdi ben öldüm mü anne, hem de on yedisinde, on yedisinde anne?
On yedi yıl yaşadım anne, bilirim beni unutmazsın;
Halkım-halkım beni unutmayın, bilirim unutmazsınız, Deniz’in gözbebeğiyim, Deniz’i sevin, bir de Erdal Ereni…
“Halkım sen onları koru!”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.