Artık hep birlikte son noktadayız.

Ülkeyi yönetenler yurttaşı rahatlıkla tehdit ediyor.

Çok açık, net, aleni

Son olarak Cumhurbaşkanının, başbakanın Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’a yönelik tehdit dolu sözleri ‘basın özgürlüğü’ meselesinde zurnanın zırt dediği noktada kendini buldu.

Can Dündar devleti yönetenlerin sözleri ile açıkça ‘hedef’ haline getirildi. Gazetecinin, yazdığı yazılardan dolayı mahkemelik olması, yargılanması, cezaevine girmesi demokratik ülkelerde normal bir durum olmamakla birlikte, ülkemizde yıllardır gazeteciler bunların tamamına maruz kaldı.

Devleti yönetenler Cumhuriyet gazetesine ve Can Dündar’a ‘Bu haberi neden yaptın, bunun bedelini an ağır şekilde ödeyeceksiniz’ diyor.

Yalan-dolan, olmayan bir haber mi yapılmış?

Kişi hak ve hürriyetlerini kısıtlayıcı, rencide edici haber mi yapılmış?

Devleti yönetenlerinin aileleri ile ilgili küçük düşürücü bir haber mi yapılmış?

Ortada böyle bir durum yok

O zaman, bu kin, nefret kokan, tehdit eden açıklamalar niye?

Can Dündar, bedeli ödeyecek kişinin kendisi olmadığına dair çok net cevap vermiş. Can Dündar ve gazetesi gerçek anlamda gazetecilik yaptığı için bu tehditlerin muhatabı oldu.

Silah göndermenin ‘Savaş suçu’ olduğunu hepimiz biliyoruz.

3 maymunu oynayan gazeteciler de biliyor.

Can Dündar da biliyor.

Dündar, ülkesinin ‘Savaş suçu’ işlememesi gerektiğine inanıyor, bu nedenle de yazıyor. Haberi yapanın değil, suçu işleyenin bu bedeli ödemesi gerektiğini söylemiş olmasının nedeni de ‘Suçun Sabitliği’dir.

Can Dündar’ın başına her an her şey gelebilir.

Her an sürükleyip cezaevine götürebilirler.  

Halk adına sorumluluğunu yerine getiren bir gazete ve o gazetenin Genel Yayın Yönetmenine sahip çıkmak, desteklemek insani ve mesleki sorumluluğumuz gereğidir.

Ben, bu sorumluluğumu yerine getirmek adına bu yazıyı yazıyorum. Kendinde sorumluluk hisseden gazetecilerinde Can Dündar’a ve gazetesine destek vermesi, aynı zamanda ülke adına hesap sorma anlamına gelecektir.  

Biz bugün destek verip koruyamazsak, yarın bizi, bizleri koruyacak kimseler de olmayacak. Herkesi toparlayıp götürdüklerinde sadece boş gözlerle birbirimize bakacağız.