İslam tehdit dini değil!
Çocukluğumuzdan bu yana bize İslam dininin naifliğinden, birleştirici ve buluşturucu olduğundan, aynı zamanda affedici olduğundan, fitneden, fesattan, gıybetten uzak olduğu anlatıldı. İnsan katline ise temelden karşı olduğu da anlatıldı.
Anne tarafımın tamamı, dedem, kardeşleri, sülalenin neredeyse tamamı melledir, temsilcileri hala dini görevlerini yerine getirirler. Aydındırlar, yol göstericidirler, iyiyi, güzeli anlatırlar. 62 yaşındayım, 5-6 yaşlarımdan itibaren onları ve çevrelerindekileri dinlerim. Fitne, fesatlarına, başkalarını tehdit edecek sözlerine, mezhepçi davranışlarına tanık olmadım.
Hak-hukuk-adalet, fikir özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü konusunda yaptığımız sohbetlerde hiçbir zaman ters düşmedik. Annemin babasından, onunda babasından gelen sürecin böyle olduğunu da yine onların anlatımından hep dinledim.
Bu coğrafyada benim durumumda olan çok sayıda insan var.
Medreselerde okuyup, sosyalist olan arkadaşlarımız var.
Kimse boş-beleş değil.
Yani demem o ki;
Hiç kimse kendine Müslüman değil, olamaz, İslam’a ait uygulamalarda kimse son söz sahibi değil.
İslamiyet adına da kimsenin kimseyi tehdit etmeye hakkı olmadığı gibi, öyle bir hukuku da yok. Bu ülkenin yurttaşlarının vergileri ile kurulmuş Diyanetin herhangi bir yurttaşı ‘hedef’ gösterme gibi bir uygulaması olabilir mi?
Olamaz.
2-3 günden beri böyle bir tartışmanın içindeyiz.
Diyanet Başkanı da bu işin odağında, tartışmanın çıtası da oldukça yüksek bir yere çekilmiş vaziyette. O kadar yüksek ki, ‘falanın, filanın cenazesi kılınmaza, camilere alınamaza’ kadar varan kin, nefret ortamı yaratılmış vaziyette.
Laiklerin, bütün dinlere, mezheplere, hatta dini olmayanlara eşit davransın, farklı dil, din, ırk, din mensubu yurttaşlara adalet dağıtsın diye kurduğu diyanetin davranış biçimi, tabiri caizse ‘kendine Müslüman’ olmaya hitap ediyor.
Ayrıştırıyor, kutuplaştırıyor, restleştiriyor.
Laik, demokratik Cumhuriyetin yurttaşlarına böyle bir dayatmayı yapmak doğru olmadığı gibi, İslamiyet’in hukukuna da uymuyor.
*
Diyanet işleri Başkanı Diyarbakır’a gelmiş, STK ve kanaat önderleriyle görüşmüş, fikir alışverişinde bulunmuş.
Hangi STK, hangi kanaat önderleri bunlar, doğrusu çok merak ediyoruz!
Din işleri içinse, merak etmiyoruz, işlerini yapıyorlar.
Yok devlet işleri müzakere ediliyorsa, sıkıntı var demektir.
Kim, kimler, ne konuşuyorlar, bilmemiz lazım.
Diyarbakır ile ilgili kararları belli ve küçük bir azınlık veremez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.