Haklı gururun zirve yaptığı kent; Diyarbakır
Güzel, güzel olduğu kadarda sakin bir Diyarbakır sabahına uyanıyorum/uyanıyoruz hep birlikte.
Yalnız değilim elbette.
Tek başınayım ancak, yalnız değilim.
Bu kentin güzel insanlarıyla birlikte uyandığımı, sokağa çıktığımı, hep birlikte yürüdüğümüzü, yarına, geleceğe umutla baktığımızı hissediyorum.
Her şeye rağmen güler yüzlüyüz.
Umutla, gururla bakıyoruz dünyaya.
Bakmayanlara
Bakmasını bilmeyenlere
Geleceğin umudunu kurgulayamayanlara
Gelecek kaygısı, kuşkusu taşıyanlara inat.
O inat ki; tarihin derinliklerinden yüzyılların tecrübesinden kendini damıtarak bugünlere taşımış, kendi içinde 30 medeniyetin izlerini bugünlere kadar getirmiş, yenik sanıldığı anlarda bile umudun, haklı gururun zirve yaptığı Diyarbakır inadı.
Hiçbir zaman fethedilmemiş, anlaşmalarla medeniyetlere kapısını aralamış, onlara kucak açmış kadim kentin sur kapısından içeriye doğru süzülürken aidiyetimize olan inancımız bir kat daha artıyor bariyerlere, polis kontrol noktalarına rağmen. Sıkıyönetimlerin, Olağanüstü Hal yönetim biçimlerinin bütün ağırlıklarını omuzlarında taşırken diz çökmeyen dik duruşunu seviyorum bu kentin.
**
Yazıya dalmış gidiyorum, Diyarbakırlı sinema sanatçısı sevgili ağabeyim Ali Tutal’ın mesajı çarpıyor gözüme. Anı değerlendirmek gerekir diyorum. Mesaj kentle ilgili olduğu içinde paylaşmak istiyorum.
“Naci kardeşim önce kolay gelsin. Bir günde Diyarbakır sanatçılarını yazabilirsin. Bir ülke dediğin, sadece siyaset ve din konuşuluyorsa, o ülke üçüncü lig ülkesidir. Edebiyat ve sanat konuşuluyorsa o ülke birinci lig ülkesidir. Başarıların devamını diliyorum.’’
Tespit doğru, anlamlı, yazı yazmak için de teşvik edici.
Tarihle harmanlanmış Diyarbakır’ın edebiyatını, kültürünü, sanatçısını, yazarını, şairini, onların eserlerini yazmak, anlatmak, tanıtmak bu köşelere sığmaz ama yazmamak ta olmaz. Ali Tutal Diyarbakır sevdalısı bir sinema sanatçısı. Diyarbakır’a katkı ve destekleri her zaman diridir. Diyarbakır’ı yakından takip eder, bilgi birikiminin aktarımından hiçbir zaman imtina etmez.
**
Diyarbakır işte bu nedenle anlatıyorum. Katkıyı, desteği ve hizmeti seven bir kent olduğunu anında kanıtlar. Ben yazıyı yazarken gelen mesajlarla yazıyı tamamlayabiliyorum. Kente olan borçlarını hizmet ederek ödeyenlerin kenti. Ali abi’den sonra Davut Ökütçü abimizin gönderdiği mesajda çok anlamlı, o nedenle devam ediyorum.
Mesaj şöyle;
‘Pazartesi saat 10:00 da Plaza otelde yapacağımız Darüşşafaka sınav tanıtım toplantısına katılırsanız belki Diyarbakır'ın nasıl şampiyonlar çıkardığını da yazarsınız. Geçen yıl başvuran 2433 aday arasından birinci sırada ipi göğüsleyen kızımız Diyarbakır’ımızdan minik Eylül oldu’ diyor Davut abi.
Bunu da kamuoyunun dikkatine sunduktan sonra Davut abi kimdir, onu anlatayım kısaca. O da bu sayfalar sığmayacağı için kısaca diyorum, özet geçiyorum. Gerisine siz Google’den bakarsınız.
Alipaşa mahallesinden Darüşşafaka’ya, oradan ABD’ye, Koç Holdingde uzun süren yöneticilik serüveninden sonra bir eğitim gönüllüsü olarak yoksul öğrencileri darüşşafaka ile tanıştıran bir şahsiyet. Diyarbakır sevdalısı. Diyarbakır'da tarihi bir taş yapıyı restore ettirip, kütüphane yaptırdı, yoksul semtteki çocukların kitap okuması için.
Bizim Diyarbakır sevdamızın aidiyeti bu tür örneklerde ifadesini buluyor. Platformların, ocakların, sporcu eskilerinin rant sevdasına benzemiyor. HAYIR larımız da bu nedenle.
Yazının başında ‘tek başınayım, ama yalnız değilim’ demiştim. Yazıya başlarken tek başınaydım, yalnızdım, yazarken destek aldım, büyüdüm, çoğaldım. İşte Diyarbakır böyle bir kent, yalnızken, tek başınayken büyüyen, çoğalan, kendine yeten bir kent olabiliyor, aidiyeti ve genetiği böyle karılmış.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.