Halk TV canlı yayınları için Ege’deyiz. Kuşadası, Aydın, Denizli, İzmir turları yaparak siyasetin nabzını ve 30 Mart’ın hemen sonrasındaki bekleyişin ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Halk katılımlı programlarda belediyeciliği, yerinde yönetim modelinin ülkeye faydasının ne olacağını, ne olduğunu konuşuyor ve tartışıyoruz.

CHP ağırlıklı bir siyasi gelişimin hâkim olduğu kıyı şeridinde 30 Mart için biçilen önem; ‘kurtuluş günü’  gibi bir algıyı da yansıtıyor. Belediye başkan adaylarının ve yurttaşın 30 Mart tarihine bakış açısındaki  ‘AK Partiden kurtulma’ mantığı çok net görülüyor. Yani bir anlamda iktidarın muhataplığını kafasında bitirmiş Egeli.

Bu bitirme algısından hareketle dönüyorum Kürt coğrafyasına ve Ege’de yaşayan Kürtlere, HDP bürolarına yapılmış veya yapılacak olan saldırılara, sonra Başbakan’ın Mersin ve Mardin’de yaptığı konuşmalara. Hedefte yine Kürtler ve BDP var. Nedenlerini kafamda tartışıyorum, her iki bölgede de kaybetme gibi bir duygunun yansımaları olarak değerlendiriyorum.

Tam bu noktada Kandil’den gelen açıklama her şeyi yeniden gözden geçirmemiz yönünde yeni bir sayfanın açılacağına işaret ediyor. KCK yürütme konseyinin AK Partiyle yürütülen çözüm sürecine nokta koyan açıklaması, seçime çok az bir zaman kala AK Parti iktidarı için bir darbe olarak nitelendirilebilir. Sürecin önemli aktörlerinden KCK yürütme konseyinin, AKP hükümetinin şu anki konumuyla siyasal işlev ve zeminini kaybettiğini, bu nedenle demokratikleşme helmesinin muhatabı olmaktan çıktığına dair yaptığı açıklama, süreç için yeni arayışların varlığına işaret ediyor. Bu arayışın birinci derecede muhatabının Türkiye’nin demokrasi güçleri olduğunu anlıyoruz.

Açıklamada dikkat ettiğim hususlardan biri ve en önemlisi silahlı mücadeleye yeniden başlanacağı yönünde bir işaretin olmamasıdır. Siyasal ve demokratik bir mücadelenin yükseltilmesi yönünde Türkiye demokrasi güçlerine yapılan çağrı bu nedenle çok önemlidir.

Ege’den de, Kürt coğrafyasından da AK Parti profiline bakıldığında 30 Mart’tan sonra çok şeyin değişme ihtimalinin varlığı konusunda kafa yormak gerektiği gerçeği çıkıyor ortaya. PKK’nin 30 yıllık süreç içerisinde hükümetlerle ilgili yaptıkları uyarı, öneriler çerçevesinde iktidardan gideceklerine dair yaptıkları analizler her seferinde onları haklı çıkardı. Yapılan son açıklamanın içeriğini de bir öncekilere benzer bir durum olarak yorumluyorum. Bu nedenle 30 Mart’a kadar ve sonrasında olacakları doğrusu merak içinde bekliyorum.