Devlet resepsiyon memuru mu?
Diyarbakır’daki ‘filmin’ senaryosu yeni uygulamaya konulmadı. Hani Cumhurbaşkanının, Başbakan’ın seçim propagandaları sırasında Selahattin Demirtaş’ı suçladıkları o ‘meşhur’ 6-7 Ekim olayları var ya.
İşte o zaman filmin fragmanını sunmuşlardı.
Film 8 ay sonra vizyona girdi.
6-7 Ekim olaylarında da polis sahne de yoktu, olayların büyümemesi için asker kışladan çıkmıştı. Şimdi de polis sahnede yok, asker kışladan inmek zorunda kaldı.
Yazının başlığında dediğim gibi, ‘Polis-devlet resepsiyon memuru mu’ sorusunu sormadan edemiyoruz, ancak, resepsiyon memuru hiç olmazsa kimlik ibrazı istiyor, soru soruyor otelin kapısından tanımadığı biri içeriye girince.
Diyarbakır Emniyet Müdürü Halis Böğürcü ise, Diyarbakır’daki talihsiz olaylarla ilgili; “Bizim eksik bıraktığımız bir konunun olmadığını düşünüyorum. Konular soğukkanlılıkla değerlendiriliyor ve konunun gereği yapılıyor. Burada polis silah kullansın, devlet çatışmanın içerisine çekilsin isteniyor” diyor.
Emniyet Müdürü bu sözleri sarf ettiğinde 4 kişi toprağa gönderiliyor.
4 genç toprağa gönderiliyor,
Kent savaş alanı gibi,
Emniyet Müdürü;
‘Konular soğukkanlılıkla değerlendiriliyor, polis silah kullansın, çatışmanın içine çekilsin isteniyor’ gibi talihsiz cümleler kullanıyor.
**
Yaşanan olayda “kesinlikle bir zafiyetin söz konusu olmadığını” da belirtiyor emniyet müdürü ve daha vahim cümleler kullanıyor. “Konular dikkatli bir şekilde yönetiliyor. Şehri gören her tarafından kamerası olan bir mobesa sistemimiz var. Valiliğimizin başkanlığında oluşturduğumuz kriz merkezi de sürekli aktif halde”
Bunlar kabul edilebilir savunmalar değil.
Ya senaryoyu biliyorlar, zemin hazırlıyorlar!
Ya da bilmiyorlar, okuyamıyorlar, zayıf kalıyorlar, olaylar karşısında zafiyete düşüyorlar.
Hangisi ise, bilemiyoruz, ancak bu kadar olaya karşılık o görevler devam etmez, etmemeli.
**
Medyadaki görüntüleri bütün dünya izliyor, bizde bakıyoruz. Eli silahlı, sopalı, keserli ‘Sakallı adamlar’ sokakta-caddede öldürecek adam arıyor, hemen yanı başlarında polisler var, seyrediyor. Polisin görevi suçu işlemeye hazır olanları ‘derdest’ etmek değil mi?
Kriz masası oluşturulmuş, emniyet müdürü, vali kameralardan izliyor, suç işleyenler, işlemek üzere olanlar sokakta caddede, ellerinde silahlar, Dağkapı meydanında takır takır havaya ateş ediyor, gövde gösterisi yapıyor. Devlet-polis içeride masada oturmuş seyrediyor, filmin sonunu merak ediyor.
Merak edilen filmin senaryosunun vardırılmak istendiği sonu ben size söyleyeyim;
-PKK’nin silahlı unsurlarının sahaya inmesini sağlamak!
-Suriye ve Irak’taki gibi IŞİD-PKK çatışması ortamının doğuşuna zemin hazırlamak
-HDP’nin siyasal başarısını silahla ilişkilendirmek!
Bunu Diyarbakır’da denemek isteyenlere devleti-polisi, güvenlik güçlerini alet etmemek gibi bir görev dururken, buna bilerek ya da bilmeyerek zemin hazırlamak devlet adamlığı değil.
Halklar, çatışmaya, bölünmeye, savaşa değil, birlikte yaşama karar verdi.
Bize düşen itidal çağrısı yapmak
Kürdü kürde, halkları birbirine kırdıran, kırdıracak olan politikaları boşa çıkarmak.
HÜDAPAR Genel Başkanı Hüseyin Yılmaz ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, oynanan oyunu çok net görüyor, sükûnet çağrısı yapıyorlar. Ortada bir kriz masası var ise, Vali ve Emniyet Müdürünün iki Genel Başkanla birlikte ortak itidal çağrısı yapmaları krizi önleyecek bir tedbir olmaz mıydı?
Bu yöntem hala geçerlidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.